19 Ekim 2011 Çarşamba

Sigara Spermi Öldürüyor mu Sigara Hamileliği Önlüyor mu mu

Oxford Üniversitesi bilim adamlarının yaptığı ve sonuçları Journal of Biosocial Sciences Dergisi tarafından yayınlanan araştırmaya göre, sigara içen bir kadın, içmeyen bir kadınla aynı anda hamile kalma kararı alsa bile ancak 2 ay gecikmeyle bu amacına ulaşabiliyor.

Bilim adamları, sigara tiryakisi anne adaylarının bu alışkanlıklarını terk etmelerinden 1 yıl sonra ise hiç sigara içmemiş kadınlarla aynı duruma geldiklerini ve yeniden hızla hamile kalma yeteneklerini kazandıklarını belirtiyor.

569 kadın üzerinde, bu kadınların sigara konusundaki bütün alışkanlıklarını incelemeye yönelik bir araştırma yapan bilim adamları, sonuçların, sigaranın, hamile kalma sürecindeki kadınlara verdiği zararı bir kez daha kanıtladığına işaret ediyor. Bilim adamları, araştırmaya katılan 114 kadının hamile kaldıktan sonra doğuma kadar geçen sürede de sigara içmeyi sürdürdüklerine işaret ederken, bunun sonuçlarıyla ilgili bütün olumsuzluklara da dikkat çekti.

Bilim adamları, annenin hamilelik boyunca sigara içmeyi sürdürmesinin bebek ölümlerine ve bebeklerde solunum yolu hastalıklarına yol açtığına işaret ederken, sigaranın, kadının hamile kalma şansını azaltmasını da sigara dumanında bulunan antiöstrojenik maddelerin yumurtlama üzerindeki olumsuz etkilerine bağladı. Bilim adamları, sigaranın ayrıca kısa vadede de yumurtanın kalitesini bozarak döllenmiş yumurtanın rahme yerleşme şansını azaltabileceğini bildirdi.


Spermin Yakışıklısı olurmu ve Sonbaharda Seks

Kısırlık tedavisi üzerinde çalışan bilim adamları, şekli düzgün spermlerin dölleme yeteneğinin çok daha yüksek olduğunu saptadı. The New England Journal of Medicine'de yayımlanan araştırmaya göre, spermlerin görünümleriyle yenetekleri arasında yakın bir ilişki var.

Başları oval, kuyrukları kalın ve hareketli olan düzgün görünümlü spermlerin, dölleme yeteneği yüksek oluyor. Başları halka şeklinde ya da deforme olmuş, kuyrukları ezik spermlerin ise dölleme yetenekleri çok düşük.

İngiltere'deki Rachester Üniversitesi Tıp Fakültesi araştırmacıları 765 kısır, 696 normal erkeğin spermlerini inceledi. Araştırmada spermlerinin %12'si düzgün olan erkeklerin çocuk sahibi olabildikleri görüldü. Spermlerinin %9 ve daha aşağısı standartlara uymayan erkeklerin ise çocuk sahibi olamadıkları belirlendi.
İnsanoğlunun cinsel etkinliklerinin yoğunluğu ritmelere göre değişiyor. Örneğin, Amerikalı bilim adamları, yumurtlama dönemine yakın zamanlarda kadınların cinsel arzularının arttığını belirlediler.

Paris'teki Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi Kronobiyoloji Laboratuvarı'ndan Alain Reinbergise, erkeklerin cinsel etkinliklerinin yaz sonunda ve sonbahar başında en yüksek noktaya ulaştığını belirtiyor. Nitekim, testosteron oranı, spermatozoidlerin üretimi ve hareketliliği, doğum oranları gibi veriler de bu bulgunun doğruluğunu kanıtlıyor.

Bu arada, doğum kontrol hapları kullanan kadınların diğerlerinden farklı olarak genetik açıdan kendilerinden uzak olan erkekleri değil, tersine en yakın olanları tercih ettiklerini söylüyorlar. Bilim adamı Pierre Henri Gouyon, konuyla ilgili olarak şunları belirtiyor: "Evrim üreme işlemi için cinsel arzuyu yarattı. Ancak kadının, çocuk arzusu içermeyen değişik bir genetik kombinasyona sahip olduğunu varsayalım. Bu durumda üreme isteğine dayanmayan cinsel dürtülere sahip olan kadında doğum kontrol yöntemleri, cinsel ilişkiye girme arzusunu ortadan kaldıracaktır.

Öte yandan, tıp dünyasındaki ilerlemelerle üreme işlemi için yeni yöntemlerin bulunmasının da cinsel etkinliklerin azalmasında rol oynayabileceği belirtiliyor. Bu durumda, belki de insanlara tavsiye edilebilecek tek şey bu konuda ellerini çabuk tutmaları olacak.

Sünger Kullanımı ve Suni Sperm

Özel bir şekli olan bir parça süngere sperm öldürücü jöle sürülür ve sünger vagina içine yerleştirilir. Bu yöntem sanıldığından daha iyidir.

Çünkü sünger, kullanılması gerektiği anda yerleştirilebilir, fakat her iki eşin cinsel arzularını azaltmak gibi bir dezavantajı vardır. Sünger günümüzde pek kullanılmamaktadır, fakat penisin kısa olduğu durumlarda önerilir.

Kendi alanında devrim yaratan yeni bir teknik sayesinde, iki kadın kendi genlerini taşıyan bir çocuğa sahip olabilecek. Araştırmacıların belirttiğine göre, erkek olmadan çocuk yapma yöntemi şöyle işliyor: Doktorlar, iki kadının birinden alacakları hücreleri işleme tabi tutarak, bunları suni sperm haline dönüştürüyor ve bununla diğer kadının yumurtalarını döllendiriyor.

Chicago'daki Üreme Genetiği Enstitüsü uzmanları, “yöntemin insan yumurtalarıyla denenmekte olduğunu ve iki yıl içinde uygulamaya geçileceğini” açıkladı. Uzmanlar, bu yöntemin, daha önce radyoterapi ya da kemoterapi gördüğü için çocuk sahibi olamayan erkekler için suni sperm üretmek amacıyla kullanıldığını belirtti.

Yöntemin lezbiyen çiftler arasında büyük sevinç yarattığı ifade edildi. Buna karşılık bazı bilim adamları, geliştirilen tekniğin riskli olduğunu savundu. Bu bilim adamlarına göre, ebeveynlerin her birinden alınan kromozomlar suni olarak bölünmeye zorlanıyor ve bu durum risk yaratıyor. Bu görüşü savunanlar, doğacak çocukların kanser ya da metabolizma bozukluğuna açık olacaklarını öne sürdü. 

Şehvetli Masaj yapmakda çok fayda varmı ??????????????

Tarif ettiğimiz masaj egzersizleri "şehvetli" olarak adlandırılıyor, çünkü bunlar sizi seksi ya da genital duygulardan daha fazlası için cesaretlendiriyor. Şehvetli ve seksi arasında gerçek bir bağ elbette yok, ama sizden istediğimiz kendinizi, genital duygulardan çok, özgür duygulara, oral-genital seks ya da ilişkiye girmek gibi seksi aktiviteler yerine, ortak zevk veren aktivitelere hazırlamanız. Masaj teknikleri verirken ayrıntıya inmeyeceğiz. İstediğimiz, şehvetli masajın genel kuralımı ve olabildiğince doyuma ulaşabilmeniz için önemli ipuçlarını size belirtmek. Burada öğrendiklerinizi genişletmekte özgürsünüz.

1- İlk olarak, masajınız için bir mizaç belirleyin. Ortamı her ikinize de uyacak kadar rahat ya da romantik yapabilirsiniz. Oda sıcaklığının beraber çıplak kalabilmeniz için uygun olmasına ve ışığı göz kamaştırmayacak parlaklıkta ayarlamaya (mum ışığı bunun için uygun) dikkat edin. İsterseniz rahatlatıcı bir müzik çalın.

2- Her ikiniz için de günü rahatsız edilmeden geçirebileceğiniz bir zaman seçin (mümkünse 30 dakika-1 saat) Bunu uyumadan hemen önce yapmak isteyebilirsiniz. Yorulmayı bekleyin bu sizi sinirli yapar ve bu deneyimden alacağınız zevki arttırır.

3- Başlamadan önce, birlikte az zaman geçirmeye çalışın. Biraz konuşmak ve bir bardak şarabı paylaşmak isteyebilirsiniz. İlk olarak birlikte bir duş almayı ya da banyo yapmayı da deneyebilirsiniz.

4- Bu deneyimin amacı, aldığınız zevki artırmak ve partnerinizin fiziksel uyarıcılara -genital olması şart değil- verdiği tepkileri anlamanızı sağlamak. Vücutlarınızın farklı bölümlerini dönüşümlü olarak okşayacak, ovacaksınız. Kendinizi uyarılmış hissedeceksiniz ancak amaç bu değil, uyarmak için uğraşmayın. İlk zamanlarda genital bölge ve göğüsler hariç her yere masaj yapabilirsiniz. Ayak parmaklarını, uyluk kemiğini, karnını, kollarını, yüzünü, saçlarını, ayaklarını, kalçalarını keşfedin. Bunu yavaşça yapın -her biri için en az 10-15 dakika ayırın. Unutmayın bu sıradan bir masaj değil. Şehvetli olması düşünülüyor, ezici değil. Bu yüzden yoğuran güçlü dokunuşların yanında hafif okşayan dokunuşlar da deneyin. Avuç içinizi, parmak uçlarınızı, tırnaklarınızı, saçlarınızı, dudaklarınızı, bir parça metal ve tüy kullanın.

5- Dönüşümlü olarak bu işi yapacağınızdan, nelerin iyi nelerin kötü olduğunu konuşmak çok önemli. Masaj yapılan kişi, masaj yapanın en etkili uyarıcıları kullanmasında ona yardımcı olmak amacıyla "iyi, daha güçlü, tırnaklarını daha çok kullan, daha yavaş, mmm..., evet bu harika" gibi ifadeler kullanılır. Eğer masaj yapan kişi karşısındakinin duygularından emin değilse "bu nasıl?" ya da "şimdi daha iyi mi hissediyorsun?" gibi sorular yöneltebilir. Hoşlandıklarınızı ve hoşlanmadıklarınızı açık bir ifade ile anlatmak çok önemli. İletişim, kişisel olarak daha fazla zevk alıp vermenizi sağlar. Herkesin değişik ihtiyaç ve zevkleri vardır. Bunlar, kişiden kişiye değişir. Birbirine nasıl iyi hissettiğini söylemek her masajı, daha sonra her ilişkiyi daha az sıradanlaştırır, daha içten hale getirir.

6- Üçüncü ve dördüncü seanslarda, göğüs masajını ekleyebilirsiniz. Yine kendi zevklerinize göre vuruş ve dokunuşlar deneyebilirsiniz.

7- Son olarak altı ve yedinci masajlarda ya da her ikinizde bunun için kendinizi hazır hissettiğinizde genital bölgeyi masajınıza katın (8. bölüme kadar beklemek isteyebilirsiniz). Birbirinize zevk vereceğini düşündüğünüz fikirleri uygulamaktan kaçınmayın. Genital bölgeyi masaja katma sırası geldiğinde sadece bu bölgeye yoğunlaşma ve vücudun geri kalan bölümlerini unutma eğilimi vardır. Bu endişe yaratır ve masajdan alacağınız zevki azaltır. Bu yüzden genital bölgeye dokunup keşfetmeye başladığınızda, bunu tıpkı diğerleri gibi bir zevk kaynağı olarak düşünün ve masaj zamanınızın uygun bir bölümünü buna ayırın.

8- Masaj yaptırırken nerenize dokunuluyorsa, oradaki duygulara yoğunlaşmaya çalışın. İlginizin bu duygularda kalmasına izin verin. Eğer konsantrasyonunuz dağılırsa partnerinizin dokunuşlarını beyninizle takip edin. Bu, masajdan daha çok zevk almanızı ve rahatlamanızı sağlar. Masaj yaptırma sırası size geldiğinde, nelerin hoşunuza gidip daha iyi olduğunu söylemek dışında başka bir sorumluluğunuz olmadığını hatırlayın.

9- Eğer masaj seanslarınızın iyi gitmediğini fark ederseniz (ya da farklı bir şey denemek isterseniz) seansın odağını değiştirmeyi deneyin. Partnerinize zevk vermeye odaklanmak yerine, kendinize en çok zevk veren masajı uygulamaya başlayın. Tek kısıtlama, partnerinizi incitecek ya da ona zarar verecek hiç bir-şeyi yapmamanız. Zevk alacak olan partner, masajı yönlendirmekten çok rahatlamak ve kendi duygularına konsantre olmak zorundadır. Genelde partnerlerinin zevk almasına odaklanmış olan kızgın ve mutsuz çiftler, özgür olduklarında rahatlayıp masajdan zevk alabilmektedirler.

Bütün bu öneriler diğer çiftler için yararlı oldu. Ek olarak, bazı çiftler masajın etkilerini ve içeriğini değiştirmek için masajı değişik yağlarla (losyonlarla) denemek istediler. Yağlar, dokunuşları yoğunlaştırır ve cildinizi daha sıcak yapar. Losyonlar, kuruduktan sonra biraz yapışkan olurlar ve cildin soğuk olmasını sağlarlar. Pudra başka bir olasılıktır. Herhangi bir parfüm içeriği de kullanılabilir. Genital bölge hassas olduğundan masaj yaparken steril bir jelden başka bir şey kullanmayın. "K-Y"ya da "lubrifax" bu amaçla kullanabileceğiniz ve eczanelerde bulabileceğiniz yağlardır. Keşfedin ve neyin sizin için iyi olduğunu bulun.

Ruh haliniz kötü ise partnerinize kızgınsanız, yorgunsanız ya da çılgın gibiyseniz bu masajdan alacağınız zevki tamamiyle etkileyecektir. Bazen zevkin kontrolü ele almasına izin vererek sizi sıkan sorunların üstesinden gelebileceksiniz. Diğer zamanlarda ise sizi sıkan her neyse ondan kurtulamayacaksınız. Şehvetli masajın zevk vermediğini ya da kendinizi kötü hissettiğinizi fark ederseniz durun ve partnerinizle size neyin engel olduğunu tartışın. Bu size, duyguları paylaşma ve sorunlarla ilgilenmeye başlama şansı verir.
 

Testosteron ve ters ilişki

Testis torbalarının salgıladığı erkeklik hormonu. Bu hormon kimyasal bakımdan steroid grubuna girmektedir. Testosteron hormonu ilk kez ergenlik çağında salgılanır ve bu hormon erkekliğin ikincil cinsel özelliklerini belirler: sakal ve bıyık, kalın ses, pubis kıllanması, kısa saç ve göğüs kılları, penisin sertleşmesi, libido vs. gibi.

Testosteron meni kabarcıklarının ve prostatın gelişmesinde rol oynar; ayrıca spermatogenez'i etkiler.
 Anal cinsel birleşme, ters ilişki olarak da isimlendirilir. Anal birleşme, heteroseksüeller arasında sanıldığından çok daha sık yaşanır. Bekâretin korunması gerektiğini düşünen, herhangi bir nedenle vajinal yoldan cinsel ilişki kuramayan veya kurmak istemeyen, gebelikten kaçınmak isteyen ya da yalnızca farklı bir haz almak isteyen heteroseksüel eşler arasında hiç de seyrek yaşanmaz.

Fizyolojik olarak, bedenimizin birçok bölgesinde olduğu gibi, anüs (makat) bölgesinde de sinir uçları vardır. Anüsün iç ve dış bölgesi, kadın için de erkek için de erotik olarak duyarlıdır. Kadın da erkek de anal cinsel birleşmeden cinsel haz alabilir.

Sağlık açısından, birçok cinsel davranış gibi, anal cinsel birleşmenin de bazı sakıncaları olabilir. Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, korunmasız cinsel birleşmelerin hepsiyle bulaşabilir. Temizlik kurallarına dikkat edilmeden kurulan anal birleşmelerde, bağırsaklarda normal olarak bulunan ve bulundukları yerde zararsız olan mikroplar, bedenin başka yerlerine taşınarak, hastalık nedeni olabilirler. Bunun en yaygın biçimi, heteroseksüel eşler arasında, anal birleşmeyi izleyerek kurulan vajinal birleşmede, bağırsaktaki mikropların vajinaya kolayca taşınabilmesidir. Ayrıca çok sık anal birleşme, anüsün sfinkterinin bozulmasına, anüs kaslarının kasılıp gevşeme yeteneğinin bozulmasına yol açabilir.

İki kendine güveni yüksek olan insanın evliliğinde bilinen hemen her cinsel davranış biçiminin denenmiş olduğuna sık sık tanık olunmaktadır. Bu ilişkilerde denenen anal birleşme, oral seks, egzibisyonistlik gibi edimler herhangi bir patolojik yan, yani ruhsal bozukluk işareti göstermezler. Başka bir deyişle, kendine güveni yüksek olan çiftlerin her şeyi hiç değilse bir kere denediği ve bunu korkarak değil, eğlenerek yaptığı belirlenmiştir.

İngiliz Tıp Birliği'nin yayınladığı bir bültende, ülkedeki evli çiftlerin %20'sinin hiç değilse bir kez anal birleşme yöntemini denediği bildirilmektedir. Bir grup çiftler buna, zevk için başvurmaktaysa da, diğer gruptakiler kadının adet zamanı ya da bir dölyolu rahatsızlığı söz konusu olduğunda denemektedirler.

Uyaran Parfümler varmıdır aslında gerçek parfüm ten kokusu mu ?????????

Bazı kadın parfümlerinde kullanılan sentetik pheromone maddesinin erkeklerin ilgisini daha da artırdığı ve ilişkiyi etkilediği saptandı. Araştırmacılar, sentetik pheromone (havayla birleşince uyarıcı etki yaratan kimyasal bir madde) içeren parfüm kullanan kadınlarla erkeklerin daha çok birlikte olduğunu, parfümün uyarıcı ve büyüleyici çekiciliğinin, öpüşme ve ilişkiyi etkilediğini belirledi. Uzmanlar sentetik pheromonenin, seks mıknatısı olduğunu ve kadının seks cazibesini artırdığını belirtiyor.

San Francisco State Üniversitesi'nde yapılan araştırmada, pheromone bulunan normal parfüm kullanan kadınların, içinde pheromone bulunmayan parfüm kullanan kadınlara göre erkeğin daha fazla ilgisini çektiği saptandı. Phoromone bulunan parfüm kullanan kadınların %74'ü, erkeğin ilişkisinin üç kat veya daha fazla artmasını körüklerden, pheromone bulunmayan parfüm kullanan kadınların %23'ünde aynı oran belirlendi.

Pheromone bulunan parfüm kullanan kadınların, erkeğe cinsel açıdandaha çekici geldiği, pheromonenin kokusunun değil güçlü kimyasal etkisinin erkekte seks arzusu yarattığı düşünülüyor. Pheromone bulunan parfüm kullanan kadınların, erkek arkadaşları veya eşleriyle öpüşme, romantik yaklaşma ve okşanma oranının haftada birden 6'ya, sevişme sayısının da birden 4'e çıktığı belirlendi.

18 Ekim 2011 Salı

Uykuda Orgazm

İnsanlann uykuda cinsel tepkiler yaşayabildiği, bilinen bir gerçektir. En eski dini kitap olan Tevrat'ta, uykusunda orgazma gelen adamın bu "pislikten" kurtulmak için yıkanmasını buyuran ayetler vardır. Ancak olay, salt erkeğe özgüymüş gibi ele alınmaktadır. Aslında 1950 ortalarına kadar kadınlarda da bu türden bir cinsel boşalma olduğu bilinmiyordu.

Kinsey ve arkadaşlarının yaptığı araştırmalar, ilk aydınlatıcı adımlar olmuştur. İrade dışı, uykuda orgazmlar özellikle erkeklerde hemen her zaman cinsel rüyalarla birlikte gerçekleşir. Uyku sırasında günlük çekingenliklerimiz ve öğrenilmiş denetimlerimiz, çok daha az etkin olduğundan birçok bilinçaltı dileklerimiz zararsız, simgesel biçimde rüya olarak ortaya çıkarlar. Bilinçli yasaklamaların etkisinin azalması, çoğu kimsenin, özellikle kadınların, uykuda çok daha hızlı orgazm olmallarını de açıklar.

Bugün genellikle uykuda orgazmın gerekli ve sağlıklı olduğu, hatta cinsel perhiz durumlarında "doğal" bir ikame yolu oluşturduğu düşünülür. Oysa Kinsey'in raporları bunun doğru olmadığını göstermektedir. Bu araştırma sonuçlarına göre, örneğin haftada birkaç kez cinsel birleşmeyle orgazm olanağından yoksun kalan bir kadının uykusunda yaşadığı orgazm sayısı, yılda ancak birkaç kezlik bir artış göstermiştir. Oysa bazı kadınların uykuda orgazm sayıları, cinsel birleşmede orgazmlarının artmasıyla oranlı olarak artış göstermiştir. Yani aslında, uykuda orgazm, insan vücudunun doğal bir işlevi olup, bilinçli cinsel eylemin ikamesi değildir.

Ülkelere Göre Fanteziler

Romantik kitaplar yayımlayan Harlequin Yayınevi'nin yaptırdığı ankete göre, insanların dörtte üçü erotik fantezileri olduğunu söylüyor. Ne var ki bunların yarısından azı bu fantezileri hayata geçirebiliyor.

5,484 evli ya da bekâr erkek ve kadının katıldığı ankete göre en çok cinsel fantezisi olanlar Arjantin ve Şili'den. Bu iki ülkede ankete katılanlardan %95'i fantezileri olduğunu söylüyor. Halkın sadece %50'sinin erotik hayaller kurduğu Japonya ise araştırmanın yapıldığı ülkeler arasında sonuncu geldi.

Ankete katılanlardan üçte biri, eşleri ya da sevgililerine ilişkin fantezileri olduğunu söylerken, Danimarka kadınları bu konuda en sadık olanlar. Danimarka kadınlarının düşlerinde %58'i kendi erkeklerini görüyor. Buna karşın Arjantinlilerin yalnızca %15'inin fantezilerinde eşleri ya da sevgilileri başrolde yer alıyor. %85'inde ise bir başkası.

Ankete göre, Yunan erkeklerinin %28'i iş arkadaşlarını cinsel fantezilerine konu alırken, Fransızların yalnızca %4'ü iş arkadaşlarını cinsel arkadaş olarak hayal ediyor.

Dünya çapında her 4 kişiden biri oyuncularla yat

Üremenin Kökeni

Evrim süresince insanoğlu bilişsel ve analitik yeteneklerini hayvanların düzeyinin üstüne çıkarmıştır ve diğer nesillere kültürel bilgi aktarımı artarak devam etmektedir. Tabiattaki canlıların başlıca üç içgüdüsü vardır; beslenmek, neslinin devamını sağlamak (üremek) ve barınmak. Canlılarda üremek için, erkeklerin testislerinde bulunan spermin, penis yoluyla dişinin vajinasına aktarılması gerekir.

Üremede Farklı Özellikler

Dişi genelde bir veya birkaç yumurta (ovum) üretirken, erkeğin spermleri yumurtaya ulaşmak için birbirleriyle yarışır. Ovum spermlerden çok daha büyüktür ve böylece spermler tarafından dişi organizmasında kolayca bulunabilir.

Dişilerde amaç, büyük ovum üreterek döllenebilme şansını arttırmakken, erkekler çok sayıda sperm üreterek en azından birini hedefe ulaştırma olasılığını arttırmaya çalışırlar. Eğer erkek yalnızca birkaç sperm üretseydi ve bu spermlerin boyutu dişinin yumurtası büyüklüğünde olsaydı, spermin ovuma rastlama olasılığı çok daha az olacaktı.

Poliandroik (dişinin birden fazla erkekle birleştiği) canlılarda, testis boyutları büyüktür ve sperm üretimi fazladır. Örneğin poliandroik olduğu bilinen balinada testisler 3 m boyutlarına ulaşır ve ağırlığı yaklaşık 500 kg'dır. Dişi, değişik çiftleşmelerden aldığı spermlerle doludur.

Sperm üretimi yalnızca genetik faktörlere bağlı değildir. Aynı zamanda sosyal faktörlere de dayanır. Dişi ile erkek arasında seksüel hayat açısından değişik alternatifler vardır. Monogamide dişi ile erkek arasında çoğunlukla hayat boyu bir ilişki olur. Eğer partnerlerden biri ölürse, genellikle yaşayan hayvan yeni ilişkiye girmez. Poligam hayvanlarda bir erkeğin birden fazla dişiyle ilişkisi vardır. Genç erkekler fertil hale gelince grubu terketmek zorunda kalır.

Bazı bedensel (somatik) özellikler, üreme stratejisine bağlı olarak değişiklik gösterir. Örneğin erkek goriller dişiye oranla çok daha iri ve güçlü vücut yapısına sahiptir. Bu, en iri bedene sahip olana, dişiyle ilişkiye girme yarışında, diğer erkeklere göre avantaj sağlar. Güçlü olan erkek, dişiyle beraber olur. Ancak bunun tersine gorillerin testisleri ufaktır ve deforme sperm oranı yüksektir. Dişi goriller ovulasyon belirtisi göstermezler.

Bu senaryo, poligam olan şempanzelerde tamamen faklıdır. Erkekler, dişiye oranla daha iri olsa da, bu onlara üreme sırasında ilişki girme yarışında avantaj sağlamaz. Çünkü cinsel ilişki ve üreme için esas yarış intra-vajinaldir (vajen içi). Bu nedenle testisleri çok büyük, sperm sayıları yüksek ve deforme sperm oranı düşüktür.

İnsanlar da, seksüel olarak dimorfizm (şekil farklılığı) gösterirler. Erkekler kadınlardan yaklaşık yüzde 10-15 oranında daha uzundur. Testisler ufak, ejakülatta (meninin penisten fışkırır biçimde dışarı atılması) bozuk, sperm oranı yaklaşık %40'dır. Kadınlar ovulasyon (yumurtlama) belirtilerini göstermezler.

Cinsel ilişkinin yalnızca ovulasyon döneminde olması gerekmez. Diğer yandan, göğüsler ve penis gibi son derece belirgin ikincil seks karakterlerine sahiptirler. Bu yönleriyle gorillere benzeyen insanlar "seri monogam" olarak kabul edilebilir. Belki de bu özellikleri, yüksek boşanma oranının bir açıklaması olabilir.

Amerika'da yapılan bir çalışma, son 5 yıl içinde boşanma oranının %49'dan %51'e çıktığını ortaya koymuştur. Evlilik dışı ilişki sıklığı erkekler arasında %80'e kadar çıkmaktadır. Bu oran kadınlar arasında da hemen hemen aynıdır. Bu nedenle insanlar monogam değildir. Ancak sosyal ve kültürel faktörler, tekeşli ilişkilerin tercih edildiği bir toplum düzeni meydana getirmiştir.

Evlilik sırasında erkekle kadın arasında yaş farkı gözlenmesi ve tekrar evlenenler arasında bu yaş farkının daha fazla olması, erkeklerin daha fertil kadınları tercih ettiğini göstermektedir. Bu durum "seri monogami" görüşünü desteklemektedir.

Cinsiyet Oluşumunun Üremeyle İlişkisi

Çocuğun cinsiyeti seks kromozomları dışında bazı istisnai durumlardan da etkilenebilir. Doğumdaki cinsiyet, özellikle gebe kalma zamanı ile ciddi olarak değişebilir. Menstrual siklusun (adet döngüsü) fertilizasyon (döllenme) dönemlerine göre, erken veya geç evrede gebe kalındığında daha çok erkek çocuk doğmaktadır. Bugünlerin ortasında ise, LH pikine yakın günlerde kız çocuk olma olasılığı çok daha yüksektir.

Dünya Savaşlarının doğumdaki cinsiyet oranına büyük etkisi olduğu gözlemlenmiştir. Cephe görevi öncesi veya kısa süreli evde kalma sırasında cinsel ilişki oranının çok yüksek olması, LH pikinin düşük olduğu dönemlerde erken fertilizasyon oranını artırarak, daha çok erkek çocuk doğmasına neden olmuştur.

Memelilerde sperm oluşumu sırasındaki dış ortam sıcaklığı çocuğun cinsiyetini etkileyebilmektedir. Yarasa ve farelerde, ısının yüksek olması daha fazla erkek yavru, ısının düşük olması daha çok dişi yavrunun doğmasına neden olmaktadır. İnsanlarda da buna benzer bir etki gözlenebilir. Bu durum sıcaklığın sperm oluşumu üzerine etkisinin bir kanıtı olabilir.

Mevsimler de dünyadaki pek çok yaşam formu için büyük bir sorundur. Çünkü çocuğun yaşaması ısıya, su ve yiyecek sağlanabilmesine bağlıdır. Evrim sırasında bu sorunu aşabilmek için birtakım adaptasyonlar gelişmiştir. Hayvanların üreyebilme süreleri yıl içinde birkaç hafta veya ay ile sınırlandırılmıştır. Bunda amaç, yavrunun en uygun yaşam şartlarının sağlanabileceği dönemde dünyaya getirilmesidir.

Peki tüm mevsimlerde üreyebilen insanlarda durum nasıldır? Tamamen mevsimlerden bağımsız mıdır? Yapılan çalışmalar aylara ve mevsimlere göre kesin farklılıklar olduğunu ortaya koymuştur. Ancak değişiklikler kalıcı değildir. Bunun nedeni mevsimsel özelliği kazandıran biyolojik etkilerin sosyal etkiler sonucu ortadan kalkmasıdır. İnsanlar çevre iklim koşullarından, ısıtılmış veya soğutulmuş ortamlarda yaşayarak yalıtılmışlardır.

Sonuç

Evrim süresince insanoğlu bilişsel ve analitik yeteneklerini hayvanların düzeyinin üstüne çıkarmıştır ve diğer nesillere kültürel bilgi aktarımı artarak devam etmektedir. Ancak insan tamamen rasyonel değildir, inkâr edilemeyecek genetik kökenleri vardır. Bu genetik köken, insanın sosyal ve içgüdüsel davranışlarında (üreme gibi) etkinliğini göstermektedir. 

Zevk Duygusu İtirafı

Birçok kadın, utanç duygularının ne kadarını bırakmaları, ne kadarını saklamaları gerektiğini bilmez. Başkaları ise vücutlarını erkeğe verirler, fakat hiç bir zaman utanç duygularından en küçük bir özveride bulunmaya yanaşmaz. Bu davranışlarıyla kocalarına kendilerini daha çok beğendireceklerini ve bunun daha kibarca olduğunu sanırlar.

Kadın, evliliğin ileri yıllarında da bu davranışta diretirse, yalnızca kocasının gözünde çekiciliğini yitirmekle kalmaz, kendi orgazma ulaşma yeteneği de gitgide azalır.

Genellikle kendini beğenmiş erkekler, evliliğin başlangıcında eşlerinin duygularını hiçe sayar ve cinsel yaşamı kendi isteklerine göre düzenler. Fakat erkek, kadının duygularını tanımaz ve bencilce cinsel yaşamı sürdürürse, bunun suçunu bir dereceye kadar kadında da aramak gerekir; erkek, eşinde zevk duyguları uyandırmak için uğraşmıştır, fakat kadın bu çabalara karşı bir tepki göstermemiştir.

Evlendikten bir veya iki hafta sonra, kadın, genellikle kocasının okşamaları ya da cinsel ilişki sırasında, orgazma ulaşmasa bile zevk alır. Bununla birlikte, davranışlarına çok dikkat eder ve sanki zevk almıyormuş gibi görünür. Zaman zaman duygularını saklamaya çalışır ve birleşim sırasında ışığı söndürmek ister.

Kadınların çoğu olumsuz yanıt vermenin kadınca bir davranış olduğuna inanır: Erkek, "nasıldı?" diye sorunca, "bilmem ki", diye karşılık verirler. Bu böyle devam ettiği sürece, kadınla duyduğu zevki paylaşmak isteyen ortalama erkek, bu çabalarını bırakacak, sadece kendi zevkini düşünecektir.

Kadın, kocasının saygısını ne kadar kazanmak isterse, kocasının onda uyandırmayı arzuladığı zevki tattığını, dürüstçe göstermelidir. Kadının değişik tepkileri yalnızca erkeği uyarmakla kalmayacak, birçok tekniği denemek istemesini, eşine güvenmesini de sağlayacaktır. Kadın, zevk aldığını refleksler ve sarsılmalarla göstermeli, belirli bir uyarılmayı beklediğini eşine duyumsatmalıdır. Erkeğin ihtiraslarına doğal olarak karşılık veren kadın, kendi uyarılmasını da artıracaktır.

Zifaf Gecesi Seçimi

Eski Japonlar zifaf gecesini, gelinin adet kanamasından hemen sonraya ya da onun hemen gebe kalması isteniyorsa, yumurtlama günü civarına rastlatırlardı. O zaman kadının doğum makinesi şeklinde görülmesi doğal bir durumdu.

Fakat günümüzde, genç evliler yeni evliliklerinin tadını çıkarmak istiyorlarsa veya her ikisi birden çalışacaklarsa, zifaf gecesini bu günler içinden seçmek yanlıştır. Böyle önemli bir günün eski geleneklere bağlı kalınarak seçilmesi durumunda, ilk gebelik çoğunlukla çocuk aldırmakla son bulacaktır ve ne yazık ki, öyle olmaktadır. Eşlerin doğum kontrolü hakkında açık açık konuşması evliliğin ilk gecesinde, çok zor bir durumdur.

Ben, zifaf gecesini, beklenen adet kanamasından önceki son haftaya rastlatmanın en uygun zaman olacağı görüşündeyim. Eğer olanaklıysa genç kız evlenmeden önce bazal ısısını ölçmeli, yumurtlamanın zifaf gecesine kadar tamamlandığından emin olmalıdır. Aşağı yukarı bir hafta sonra genç evliler balayı seyahatinden dönecek ve büyük yaşantıya alışmış olacaktır. Bu sıralarda kadında evliliğin ilk kanaması olacaktır. Böylece yeni evliler için bir değişiklik oluşacak, ellerine aile planlaması veya doğum kontrolünün önemi hakkında konuşma olanağı geçecektir.

Bu şekilde genç evlilerin ilk çocuklarına istemeden, sahip olmaları önlenecektir.

Birçok yeni evli, benim önerdiğim, zifaf gecesini seçmek yöntemini başarıyla uygulamıştır. Bir zamanlar eski tip anneler, geleneksel yönteme göre kızlarını evlendirmek isterdi; "kızımı temiz olduğu zaman evlendirmek istiyorum", derlerdi. Buna göre, kanamanın bitiminden sonra kız temiz oluyordu. En büyük saçmalıktır bu. Yoksa ihtiyar anne, evlenen kadında bir daha adet kanaması olmayacağını mı düşünmektedir? Kızın kanamadan önce veya sonra evlenmesinin ne ayırdı var?

Önemli olan, olanaklı olduğu kadar uygun bir günün evlenme günü olarak seçilmesidir. Birçok durumda yeni evliler, kör inançları olan anne-babaların sözlerine kanmıştır. Bunun sonucu da, evlendikten hemen sonra bir çocuklarının dünyaya gelmesi olmuştur. Birçok durumda genç kadınlar bu durumda Japon kanunlarının izin verdiği, çocuk aldırmak olanağına başvurmaktadır. Fakat gerek tıp açısından, gerekse psikolojik yönlerden, çocuk aldırmanın tehlikeleri ne kadar çok ihtar edilirse edilsin, gene de az şey söylenmiş demektir.
 

Kadınizm

Kadınizm (Womanism) feminist yazar Alice Walker tarafından özellikle Afrikan Amerikan Feminizmi için tanımlanan ancak sonradan ırk ve sınıf ayırımlarını aşan feminizmin bir versiyonudur.

Walker ilkin terimi ``In Search of Our Mothers' Gardens: Womanist Prose`` adlı şiir külliyatında kullanmıştır. Bu terime duyulan ihtiyacın sebebi ev alanından çalışma alanına yönelmek gibi sosyal değişimleri savunan özellikle beyaz kadınlar tarafından yönlendirilen ilk feminist hareketlerden doğmuştur. Bu feminist gündem çoğu kadının ev hanımları olmadığı ve kendi ailelerini desteklemek için hayatları boyunca çalıştıkları gerçeğinin farkında değildi. Özellikle Afrika asıllı Amerikan kadınları çalışan kadınlardı fakat bu kendi seçimlerinden doğmamaktaydı. Sivil Haklar Hareketi, Afrikalı Amerikan erkeklerine verilecek eşitlik üzerine yoğunlaşmıştı fakat kadınlar arka planda kalmışlardı.
 

Lezbiyen Feminizm

Lezbiyen feminizm 1970'lerde ve 1980'lerin ilk dönemlerinde popülerliği artan lezbiyenliğin feminizmin mantıksal sonucu olduğu görüşünü savunan feminist bir ideolojidir. Feminizme kara çalmak isteyen kimseler aynı iddiayı feminizmi gözden düşürmekte kullansalar da lezbiyen feministler feminizmin bu türünü lezbiyenliğin yayılmasının bir yolu olarak ortaya atmaktadırlar.

Feminist olan tüm lezbiyenleri lezbiyen feminizm ile karıştırmamak gerekir. Lezbiyen feminist olmak tüm feminist olan lezbiyenlerin üzerinde fikir birliği etmediği özel bir ideolojiye bağlı olmaktır.

Lezbiyen feminizmin en önemli iddiası ve temeli, tüm kadınların enerjilerinin büyük bir kısmını kadın hareketine destek vermek ve sevgi duymakta kullanmaları için lezbiyen olmaları ve olabilecekleridir. Lezbiyen feministler, erkeklerle cinsel ilişki kurmaya devam etmenin, ayrımcı yasaların kadınları erkek partnerleri kadar kazanmalarına engel olmasına veya hatta iyi nitelikleri için gereken yeterli ödemeyi alamamalarına, evli kadına baskı uygulamakta kullanılan ve onun kariyer yapmasını engelleyen tam gün bebek bakıcılığı yaptırılmalarına ve ev hanımlarını erkeğe ekonomik bakımdan bağımlı kılmaya sebep olan baskıcı heteroseksüel modele yakalanmak anlamına geldiğini iddia etmektedirler. Hatta erkeklerle cinsel ilişkiye giren biseksüel kadınlar dahi erkek partnerlerini tertekmeleri için lezbiyen feminizm tarafından tamamen kadınlarla cinsel ilişki kurmaya teşvik edilmektedirler.

Kadın üreme organları

Kadın üreme organları (genital organlar) dışta yer alanlar ve içte yer alanlar olmak üzere ikiye ayrılır. İç genital organlar kadın iskeletinde bacakların hemen üzerinde yer alan leğen kemikleri ve bel kemiği tarafından oluşturulan kemik çatının (Latince "pelvis") içinde koruma altına alınmışlardır.

Kadın ve kemik çatı
Kadın doğası gebe kalmaya, rahim içinde gelişmekte olan bebeği büyütmeye ve nihayet olgunlaşmış bebeği dünyaya getirmeye göre düzenlenmiştir. Bu görevleri yerine getirmek amacına yönelik olarak kadının kemik çatısı erkeğin kemik çatısına göre belirgin farklılıklar gösterir:

1) Erkeğin leğen kemiklerinin yapısı daha çok ağır yük taşımaya yönelikken, kadının leğen kemiklerinin yapısı bebeğin başının doğum esnasında leğen kemikleri tarafından oluşturulan doğum kanalına girmesine yöneliktir.

2) Erkeğin leğen kemikleri alt açısı dar, kadının leğen kemikleri alt açısı bebeğin doğum kanalından dışarıya rahatça çıkabilmesine olanak tanımak için geniş açılı olarak yapılandırılmıştır.

3) Kadının kemik yapısının üzerinde yer alan kaslar ve bağlar bebeğin doğum kanalından geçerek dış dünyaya çıkma sürecinde ona mümkün olan en geniş alanı sağlamak amacına yönelik olarak gevşemeye elverişli olarak yapılandırılmışlardır. Erkeklerin leğen kemikleri daha çok yük taşımaya elverişli olacak şekilde biçimlendirildiğinden kaslar ve bağlar çok fazla gevşeme göstermezler.

Anatomisi
Dış genital organlar (Vulva)

Kadın dış genital organları vücudu örten cilt tabakasının bir devamıdır ve kadın iç genital organlarına giriş kapısını, bebeğin doğduğu "doğum kanalından" çıkış kapısını oluştururlar. Dış genital organlara topluca vulva adı verilir.

Vulva; kadın dış genital bölgelerine karşıdan bakıldığında üstte çatıyı oluşturan leğen kemiklerinin birbiriyle orta hatta birleştiği bölgenin oluşturduğu kabarıklık olan pubis tepesi, altta anüs ve yanlarda büyük (dış) dudaklar adı verilen yapılarca sınırlanan bölgedir.

Pubis tepesi cilt ve altında yağ dokusu içerir, üzeri genital kıllarla kaplıdır. Pubis tepesinin hemen altında klitoris bulunur. Dış genital organların bir tabaka altında kadının doğum yapmasında, idrar ve dışkı çıkışı gibi işlevleri istemli olarak yürütmesinde önemli yeri olan kaslar bulunur. Bu kaslara topluca pelvis tabanı kasları adı verilir.

* Dış dudaklar (Labia majör) : Vajina girişini sağlı sollu örten yapıların en dıştaki kısmıdır.

* İç dudaklar (Labia minör) : Sağ ve sol labium majörün iç kısmında bulunan yapılardır.

* Vajina girişi : Labium minörün hemen iç kısmından başlar ve kızlık zarından sonra vajinayla devam eder.

* Kızlık zarı (Hymen) : Hymen olarak da adlandırılan bu yapı, ince olmasına karşın nispeten esnektir. İlk girilen ilişki ya da herhangi bir zorlamayla yapısı bozulur.

* Bızır (Klitoris) : Erkekte "penis başı"nın kadındaki karşılığıdır. Aynen erkekteki sünnet derisi gibi üzeri deri ile örtülüdür.

* İdrar deliği : Mesanenin devamında yeralan boru şeklindeki üretra(idrar yolunun) son kısmı idrar boşaltım sisteminin son basamağını oluşturur.

* Perine

* Makat (Anüs): Kalın barsağın bu son kısmını oluşturan açıklık.

* Salgı Bezleri: Dış genital bölgenin kurumasını önlemek ve cinsel ilişkide gerekli kayganlaşmayı sağlamak işlevini yürüten birkaç adet salgı bezi vardır. Bunlar arasında en önemlileri idrar çıkış deliğinin yanlarında yer alan Skene bezleri ve vajina girişinin yakınında sağlı sollu yer alan Bartholin bezleridir.

İç genital organlar
İç genital organlar penisi içine kabul eden vajinayla başlar, rahim içine giriş kapısı olan ve aynı zamanda sperm için bir depo görevi üstlenen rahimağzıyla , bebeğin büyüyerek geliştiği ve gebe olunmayan dönemlerde adet kanamasının oluştuğu rahim ile devam eder, buradan sağlı sollu rahimin her iki yanında boynuz gibi yer alan Fallop tüplerine uzanır ve her bir Fallop tüpü, uçlarında bulunan saçaklarıyla yumurtalıklarla yakın temas eder.

* Vajina (Hazne): Rahim ile dış ortam arasındaki bağlantıyı sağlayan boru şeklinde, esneme yeteneği çok gelişmiş bir organdır. Cinsel ilişki bu bölgede olur. Doğumda bebek buradan geçerek dünyaya gelir, doğum sonrası çok hızlı bir biçimde eski halini alır.

* Üretra (idrar yolu)

* Fallop tüpü : Sağlı sollu ve adeta birer boynuz gibi uterus (rahim) yanlarında yeralan yapılardır.

* Rahimağzı : Döllenen yumurta hücresi uterus içinde yeralan bu boşlukta en "verimli" bulduğu bölgeye yerleşir ve çoğalmaya başlar.

* Rahim (Uterus): Döllenme sonrası yumurtanın yerleştiği ve gebeliğin oluştuğu yerdir.

* Endometrium boşluğu : Bebeğin geliştiği bölgedir.

* Tüpler (Rahim kanalları) : Vajinaya atılan meninin rahim ağzından içeri girerek yumurtaya ulaşmasını sağlayan yapılardır.

* Yumurtalıklar (Ovaryum) : Rahmin her iki yanında yer alan iki adet organdır. Yumurta üretimi ve kadınsal hormonların üretiminden sorumludur.

Klitoris

Klitoris, kadınlarda vajinanın üstünde bulunan bir cinsel organdır. Erkek penisinin küçük boyutlusu gibidir. Ancak erkeklerdeki gibi işeme fonksiyonu olmadığından başlıca işlevi cinsel haz alınmasıdır. Üzerinde pek çok sinir hücresi olduğundan uyarılması cinsel haz verir.
Afrika'da bazı ülkelerde klitoris sünneti ile yılda 2 milyon kadın bu işlevden yoksun bırakılmaktadır.

Vajinaaaaaaaaaa ???????????????????????????

Vajina ya da vajen, vajina/vajen girişi ile başlayan ve uç kısmında rahimağzının yer aldığı içi boş silindir şeklinde ve normal halde yaklaşık 7-10 santimetre uzunluğunda, 3 santimetre genişliğinde bir yapı.
Vajina/vajen girişinde bulunan Bartholin adı verilen salgı bezleri cinsel ilişki sırasında vajina girişinin ve vajina duvarlarının kayganlaşmasını sağlar.
Normalde ön ve arka duvarları birbiri üzerine katlanmış olarak duran bu yapı, doğum eyleminde doğum kanalının yumuşak kısmının yapısında yer alır ve bebeğin başının geçmesine müsaade edecek kadar esner.
Vajen yüksek derecede esneyebilme yeteneğine sahip bir organdır. Bu özelliğini üç katmanından orta katmanını oluşturan kas katmanına (miyometriyum) borçludur. Cinsel ilişki esnasında genişliğini ve uzunluğunu duhul olan (giren) penisin çapına ve uzunluğuna göre belli oranlarda arttırabilmektedir.

Seksin sınırsız nimetleri

Seks sadece zevk kaynağı mıdır? Hayır! Seks, yaşamdır, paylaşımdır, öğretidir, sağlıktır. Daha uzun ve kaliteli yaşam için bir anahtardır. Sadece bedeni değil, ruhları ve kalpleri de birleştirir.
Seks sadece büyük bir zevk kaynağı değildir. Yaşamımıza renk getiren, yaşamı paylaşmayı öğreten bir ilişkidir. Seks, sağlığımız açısından da çok önemlidir, düzenli bir seks yaşamı, cinsel dürtüleri tatmin eder ve cinsel düzensizliğin getireceği stres, sinirlilik ve huzursuzluktan korur, zinde tutar.

Anılar tazelenir
Seks, çok geniş bir kavramdır. Sadece cinsel organların birbirlerine değmesi, uyarması ve orgazm yaşanması, tek başına seks değildir. Eşler birbirlerine daha çok bağlanır, birbirlerini daha çok düşünür ve uyum içinde olurlar. Daha önce yaşadıklarını konuşur, zihinlerindeki hoş, birleştirici anıları tazelerler.

Kalpleri birleştirir
Seks sadece bedenleri değil, ruhları ve kalpleri de birleştirir. Özellikle kadında seks isteği bir fiziksel aktiviteden çok, ruhunu doyurmak amacı ile kendine gösterir.

Toleransı artırır
Duygularını partnerine sevgi dolu sözlerle aktarmak, eşler arasında var olan toleransın da artmasına neden olacaktır. Seks, kadının da erkeğin de birbirine karşı daha hoşgörülü olmasını sağlayacaktır.

İlişkiyi sıklaştırır
Cinsellikte, egoizmin ortadan kalkması, bütün ortak konularda daha açık ve paylaşımcı eşler yaratır. Eşlerin birbirlerine karşı olan bu yaklaşımları ve duydukları mutluluk cinsel uyarılma açısından da büyük önem taşır. Her iki eş de bu kadar mutlu oldukları bir ilişkiyi sık sık yaşamak isteyeceklerdir. Açık ve mutlu bir ilişki eşleri, "Onu nasıl daha mutlu edebilirim?" sorusunu sormaya ve yeni fanteziler üretmeye yönlendirecektir.
Bilgi paylaşımı artar
Eşlerin cinsellik konusundaki bilgileri, eşler arasındaki ilişkilerin başarısı ve çeşitliliği açısından önemlidir. Burada vurgulamak istediğimiz, eşlerin ne kadar çok cinsel deneyimi varsa veya ne kadar çok cinsel yöntem biliyorsa, o kadar başarılı oldukları değildir. Her çift, yaşadıkları kültüre göre bilgi edinecekleridir. Önemli olan bilgilerini geliştirmek için kaynaklara başvurmaktan çekinmemeleridir. Eşinin karşısına, değişiklik olsun veya ilgi çeksin diye siyah deri seksi elbiselerle çıkarsa belki de eşinin içinde büyük bir soğumaya neden olabilir. Bu nedenle, eşler kendi kültürel yapılarının izin vereceği değişiklikleri kendileri bulmalıdır. Ancak bu konudaki kaynaklar, onlara fikir verebilir.

Mutluluğu getirir
Cinsellikte atılacak bütün adımlar yakınlaştırıcı olmalıdır. Eşler, seks yaşamlarını ilgilendiren konularda çok dikkatli seçimler yapmalıdır ve eşlerinin düşüncesini mutlaka sormalıdır. Düzenli ve mutlu bir cinsel yaşam, sağlık, mutluk ve huzur getirecektir.
 

Yatakta daha iyi olmak elinizde!

Yatakta yeteri kadar iyi olmadığınızı mı düşünüyorsunuz? Cevabınız 'evet'se onu baştan çıkarmanıza yardımcı olacağını düşündüğümüz ipuçlarına hemen göz atmaya başlayın…
Sevişirken sesini duyur!

Bir erkeği yatakta en çok mutlu eden şeylerden biri sizin tahrik olmanız ve sevişmeden onun kadar zevk almanızdır. Onun sizi tahrik ettiğini hissettirmek için sevişirken çıkardığınız seslerle onu yönlendirin. Yaptığı şeylerden hoşlanıp hoşlanmadığınızı anlaması için bu seslere ihtiyacı var.

Karanlık oda

Erkeğin karanlıkta sevişmek istemesi sizi tüm çıplaklığınızla görmek istemediği anlamına gelmez. Karanlık bir ortamda normal şartlarda fark edemediği özelliklerinizi keşfetme olanağı verin ona. Teninizin bu kadar yumuşak olduğunu daha önce hç bu kadar yoğun hissedebilmiş miydi?

Alarm saati siz olun

Yumuşak öpücüklerle uyandırılmaktan hoşlanmayan yoktur öyle değil mi? Gününün güzel geçmesini istiyorsanız sabahları saatin alarmı çalmadan onu öperek uyandırın.

Kıyafetlerini giyin

Erkekler kendi giysilerini giyen kızlara bayılır. Seviştikten sonra geceliğiniz yerine onun tişörtlerinden birini giyin. Bu halinizle onu daha çok etkileyeceksiniz inanın.

Vücut bakımı

Banyodan çıktıktan sonra vücudunuza nemlendirici bir krem sürün. Erkekler ipeksi ciltlere bayılır. Bırakın gece boyu elleri yumuşak teninizde dolaşsın. Bu deneyim ikiniz için de çok etkili olacak.

Ön sevişmeyi uzatın

Rutini bozun ve orgazma ulaşmak için acele edeceğinize ön sevişmeyi uzatarak her şeyi ağırdan alın. Erkekler ön sevişmeye bayılır. Durum böyleyken seksten alacağınız zevki ikiye katlamamanız için hiçbir neden yok öyle değil mi

Tutkulu seksin altın tüyoları

Heyecanlı, sınırsız, alabildiğine tutkulu bir seks... Öyle ki ateşi ile sizi sarmalarken sevgilinizle hayatın daha yaşanılası olduğunu keşfediyorsunuz. Eğer en mükemmeli istiyorsanız her yeni adımda ona daha çok yaklaşmalısınız.
* Mümkün olduğunca çabuk, seksi gecelikler edinin. Eğer tutkulu bir gece yaşamak istiyorsanız eskimiş, çocuksu pijamaları onun yanında asla giymemelisiniz.

* Bütün iç çamaşırlarınızın beyaz ve pamuklu olmasına özen gösterin. Bu sizi masum ve bir o kadar da seksi gösterecektir. Sevgilinizin vamp bir görüntüden hoşlanmadığını biliyorsanız siyah, dantel ve ince iç çamaşırlarınızdan vazgeçin.

* Çok dar elbiseler giymeniz belki de ona seksi gelmeyecektir.

* Eve gelir gelmez oldukça yumuşak ve sıcacık bir öpücükle karşılayın onu. Bu öpücüğünüz 30 saniyeden az olmamalı.

* Onunla her konuştuğunuzda ellerine, ensesine ve kalçalarına dokunmaya özen gösterin. Unutmayın kimi zaman vücut diliniz, sözlerinizden bile daha etkili olabilir.

* İstiridye ve şampanya eşliğinde yenen bir yemek, onun seks isteğini harekete geçirici olağanüstü bir etki yaratabilir. Siz ise kendinizi şeftali ve bir parça çikolatanın afrodizyak etkisine bırakın.

* Şiddetli bir kavgaya başladığınızda, bu kavganın tutkulu ve heyecan dolu bir seksi beraberinde getireceğinin sinyallerini vermelisiniz.

* Fırsat bulduğunuz her an, mümkün olduğunca yakın dans edin. Bedenlerinizi müziğin kıvrak ritmine bırakmanız, birbirinize olan arzunuzu da arttıracaktır.

* Güzel bir yemek ve tenlerinizi bütünleştiren danstan sonra mükemmel bir seks için kendisini hazır hissetmelisiniz.
* Oturma odasında giysilerinizi bile çıkartmadan, onunla sevişmeye başlayın. Büyük bir sandalye başlangıç için uygun bir mekan olabilir. Eğer sandalyede rahat edemiyorsanız, odanın başka bir köşesini tercih edebilirsiniz. O anda bu deneyimi sanki daha önce hiç yaşamamış gibi düşünmelisiniz.

* Oturma odasında başlattığınız seksi, yatak odasına taşıyın. Birlikte yatağa uzanın ve ona en çılgın fantezinizi anlatın. Mesela bir partide, karanlık bir köşede üstelik herkesin bakışları arasında seviştiğinizi söyleyebilirsiniz. Bu oldukça hoşuna gidecektir.

* Sevişmek için tekrar hazır hale geldiğinizde bu dakikaları nasıl daha fazla uzatabileceğinizi, sanki hiç bitmeyecekmiş gibi nasıl davranacağınızı düşünün.

* Çırılçıplak birbirinize sarılarak uykuya dalın. İlişkinizi daha seksi kılmanın en önemli adımı budur.

* Sabah uyanır uyanmaz konuşmayın. Sadece birlikte duşa girmeyi deneyin. Eğer küvetiniz darsa fazlasıyla şanslısınızdır demektir.

* Onun sakal tıraşını siz yapın. O da sizin saçlarınızı tarasın.

* Birlikte giyinmeye başlayın. O pantolonunun fermuarını çekmeden önce birbirinize dokunun. Bu, gün boyunca birbirinizi arzulamanız için en ideal yol.

* Eğer günü ayrı geçiriyorsanız, ona geçirdiğiniz gecenin bütün detaylarını anlatan bir e-mail yollayın.

* Eğer günü beraber geçirecekseniz, yatağa geri dönün ve onu çıldırtmayı sürdürün.

Kadınların arzularını kamçılayanlar

Uyarılmak sadece erkeklere özgü bir duygu değil! Kadının arzularını kamçılayan afrodizyaklar da var. İşte size kadının gizli noktalarını tanıma fırsatı...
Fıkır fıkır bir Latin müziği eşliğinde yapılan dans, lüks ve ihtişam içinde yaşanan bir hayat, erkeksi kalın bir ses tonu kadını çıldırtan etkenlerin sadece birkaçı... Uzmanlara göre, bir kadını baştan çıkaran, cinsellik güdülerini harekete geçiren uyarıcılar şöyle sıralanıyor:

İlle de tango
Dans etmek, zaten erotizmi çağrıştıran bir aktivitedir. Özellikle de Güney Amerika dansları, kadın ve erkekten oluşan çiftin kıvrak hareketlerinden oluştuğu için cinsel sinyaller yayar. Fakat bu dansların içinde tango çok özel bir yere sahip. O, Arjantin'in dünyaya en güzel armağanı. Soylu, duygusal, ateşli, tutku dolu, vahşi ve kıpkırmızı... Tam bir afrodizyak.

Lüks hayat
Kadınlar hangi yaşta olurlarsa olsunlar lüksü severler. Altınlar, pırlantalar, kristaller, mücevherler, pahalı arabalar, kürkler, görkemli evler ve yüzme havuzları onları her zaman etkiler. Bunlar bakma, dokunma ve kendini kaybetme isteği uyandıran detaylardır. Onlara sahip olsalar da olmasalar da.

Parfümü azımsamayın

Parfümler, uyarıcılar arasında vazgeçilmez bir yere sahiptir. Çiçeksi olanlar masumiyetin erotizmini, baharatlı ve keskin olanlar şehveti ve vahşi seksi, kadınsı olanlar ise dişi bedeninin o kendine özgü cinselliğini yansıtırlar. Kadının kendini seksi hissetmesi için seksi bir koku sürmesi yeter de artar bile. Üstelik kokusuyla yarattığı hava yalnızca kendisinde değil, erkeklerde de cinsel çağrışımlar uyandırır.
Brezilya büyüsü
Eskiden çılgın aşkların ve erotizmin tapınağı İtalya olarak kabul edilirdi. Tabii bunda İtalyan erkeklerin de büyük payı vardı. Oysa artık seksin merkezi Brezilya. Sıcak iklimiyle, müziğiyle, dansıyla, buram buram cinsellik kokan tropik havasıyla kadınları müthiş tahrik ediyor.

Şampanya kadehi
Kadınlar erkek vücudundan hoşlanmalarına rağmen, biçimi kendi vücutlarına benzeyen objeleri görünce seksi hatırlıyorlar. İnceliğin ve zarafetin sembolü olan şampanya kadehleri onlara romantizmi ve ateşli geceleri çağrıştırıyor.

Bronz ten uyarır
Güneşin sarı-sıcak ışığını anımsatan, buğday rengi bir tene hiçbir kadın dayanamaz. Süt beyazı bir erkek vücudu ise çoğu kadına itici gelir. Bronz ten, kadınlarda dokunma isteği uyandırıyor. Bütün bir yaz mevsimini plajda kavrularak geçirmelerinin sebebiyse, aynı isteğin erkeklerde de olduğunu düşünmeleridir.

Seks romanları
Seks, ten temasından önce kelimelerle başlar ve bu da erotik romanları kadınların gözünde çok 'iştah açıcı' hale getirir. Bu romanlar seksi sözcüklerle dile getirerek okurların hayal güçlerini harekete geçirir, fantezilerini ateşler ve anlatılan sevişmeyi kafalarında canlandırmalarını sağlar.

Erkeksi ses
Kadınlar tüm duyu organlarıyla yaşar demiştik. Tarkan'ı seyretmekten haz alırlar, kremalı çilek yemekten, güçlü kaslara dokunmaktan da. Tok ve davudi sesli bir erkeğin onlara anlattıklarını da dinlemekten aynı derecede haz alırlar. Çoğu zaman böyle bir ses görüntünün dahi önüne geçer.
 

Yatak odanız yalan söylemez! istersen sen yalan söyle ???????????

Yatak odası kişiye özeldir, fakat bu özel alanda olsun yalan söyleyerek kendimizi kandırmayalım. Bakalım uzmanlar bu konuda neler anlatıyor, kendimizi hangi konularda eğitmemiz gerek...
Dünyanın kuruluşundan beri tüm canlıların üremek için birlikte olduklarını, ama zevki de gözden kaçırmadıklarını biliyoruz ya da varsayıyoruz. Fakat biz insanlar, yatak odası dendi mi pür dikkat kesiliyor, neyin doğru, neyin yanlış, neyin iyi, neyin kötü olduğunu anlamak için çırpınıyoruz.

Aşk ve seks, yaşamımızda önemli yer tutuyor ve içimizden geldiği gibi yaşansa, şüphesiz harika şeyler olacak. Oysa birtakım düşüncelerle davranışlarımızı yönlendirmeye çalışıyor, zaman zaman yanlışlar yapmayı sürdürüyoruz. En önemlisi de kendimize yalan söyleyerek zihnimizi daha da karıştırıyoruz.

Bu yalanlarımıza kendimizi de inandırıyor, sonra da sorunu en olmadık yerlerde arıyoruz. Örnek mi? O kadar çok ki... İşte birkaçı...

Birinci yalan: Orgazm olmam şart değil!

Bu yalanı sıklıkla duyduklarını söylüyor seks terapistleri. Uzmanlar, birçok kadının orgazmla fazla ilgilenmediğini ve tesadüf olarak yaşadığını, ancak yine de zevk aldığını söylemeyi sürdürdüğünü belirtiyorlar. Sayısız seks terapistiyse kadınların, erkeklerin sevişme temposuna ayak uyduracağım diye strese girdiklerini ve bu yüzden orgazm olamadıklarını
belirtiyorlar.

Bu onlarda belirgin bir gerginlik yarattığı için, sonuçta orgazm olamamaları çok doğal. Ağız birliği etmişçesine "Orgazm önemli değil" diyen kadınlar, durumun çözümünü daha da zorlaştırarak, kısırdöngü içine giriyorlar. "Yatakta iyi olmalıyım ve eşime ayak uydurmalıyım" takıntısı onları kendilerine büyük bir yalan söylemek durumunda bırakıyor.

İkinci yalan: Ne kadar çabuk boşalırsam, o kadar iyi!

Böyle bir inanç doğru olmamakla birlikte çok yaygın ve yatak odası yalanlarından kendimize söylediğimiz ikinci büyük yalan unvanını taşıyor. 26 yaşında genç bir kadın, bir türlü orgazm olamamaktan ve onca çabalarına rağmen seks yaşamlarının kötü gittiğinden söz ediyor. "Önce eşimin çok yorgun olduğunu düşündüm ve önemsemedim, fakat o bende bir sorun olduğunu düşünmeye başlayınca olayın ciddiyetini anlamaya başladım." Seksologlar, genç kadının takıntılı bir şekilde bir an önce boşalmayı düşündüğünü, bu takıntısı nedeniyle kendini sevişmeye veremediğini belirtiyorlar. Kocası ise "Eğer beni yeterince sevse, bu sorun olmazdı" diyerek durumu daha da kötüleştiriyor. Gelelim asıl suçluya: Genç kadının kendi kendine söylediği minik bir yalan; "Ne kadar çabuk boşalırsam, o kadar iyi!"
Üçüncü yalan: Aşıksan, seks yaşamın da harika olur!

Direkt olarak eşler tarafından söylenmese de bu sözlerin doğruluğuna inanılır. Böylece de üçüncü önemli yatak odası yalanı hayata geçmiş olur. 24 yaşında yeni evli bir kadın, seks yaşamlarının pek öyle ahım şahım olmadığını düşünüyor ve bu konuda ablasıyla konuşarak "nerede hata olduğunu" çözmeye çalışıyor. Çünkü ona göre büyük bir aşk varsa, seks de harika olur! Genç kadın deli gibi aşık olduğu kocası ile cinsel yaşamının bir türlü mutlu olmadığını düşünerek durumu çıkmaza sokuyor. Uzmanlar bu durum için şu yorumu yapıyorlar: "Sekste iyi olmak ve aynı zamanda kendi ihtiyaçlarına da karşılık alabilmek, sevişirken eşine ayak uydurabilmeye bağlı." Eşiyle senkronize olmaya çalışan kadın, tıpkı ereksiyon sorunu yaşayan bir erkeğin düştüğü duruma düşerek tutukluk yapabiliyor. Uzmanlara göre bu kadınlar, eşlerini mutlu etmeye ve ne kadar büyük bir aşkla sevdiklerini göstermeye çalışan kadınlar. Sevdikleri adama sevgilerini gösterebilmek için çırpınan bu kadınlar, kendilerini kolayca göz ardı edebiliyor. Sonuç, orgazmsız geceler.

Dördüncü yalan: Güzel olsaydım, seks hayatım daha iyi olurdu!

Genelde birçok kadının karanlıkta sevişmek istediğini ya da çarşaflarla vücudunun beğenmediği bölümlerini örttüğünü biliriz. Nedeni basit; vücudumuzun iyi ve biçimli olmadığını düşünüyoruz. Bu da "Vücudum kötüyse, seks yaşamım da kötü olur" aldatmacasından kaynaklanıyor. Eşinin sık sık "Kilo ver" diyerek ikaz etmesi, elbette bir kadında stres yaratabilir ve kendine olan güvenini azaltabilir. Dolayısıyla seks yaşamına da yansır bu durum. Çaresiz kalan kadın ise çözümü, kendi kendine söylediği bir yalanda bulur; "Vücudum güzel olsaydı, seks hayatım da iyi olurdu."

Seks tanrıçası olmak isteyenlere! duyrulur

Seks tanrıçası olmak isteyenlere!
 Her kadın erkeğinin Cleopatra'sı olmak ister. Onun sonsuza kadar arzulayacağı tek kadın olmak elinizde, yeter ki içinizdeki seksi kadını ortaya çıkarmayı bilin!
Ateşli ve seksi bir kadın olmanın ilk koşulu görünüme önem vermektir. Fakat her şeyden önce bir kadın olduğunuzu iliklerinize kadar hissetmeli ve dişiliğinizin farkına varmalısınız. Sonsuza kadar seksi bir kadın olarak kalabilmek için bundan sonra yapmanız gerekenleri sizin için derledik, duymaya hazır mısınız?

Cildiniz
İpeksi bir cilt erkeklerin dayanamadığı yegane özelliklerden biridir. Cildinizi yumuşak ve sağlıklı tutmak için ilk yapmanız gereken şey günde en az 8-10 bardak su içmektir. Birçoğumuz sadece yüzümüze ilgi gösteriyor, vücudumuzun geri kalanını ihmal ediyoruz. Hoş kokulu bir vücut kremiyle tüm vücudunuza uygulayacağınız bakım sizi çok rahatlatacak. Ayrıca özel bölgenizdeki fazla tüylerden kurtulmanız da beraber olduğunuz erkeği baştan çıkaracak olan etkili bir yöntem. Yumuşak ve pürüzsüz cildinizle etrafınızdaki erkekleri büyüleyeceksiniz.

Bacaklarınız
Erkekler bacaklara bayılır! Bacak bakımına öncelikle tüylerinizi alarak başlamalısınız. Tüylerinizi ağdayla alırsanız pürüzsüz bir cilde sahip olurken aynı zamanda bacaklarınızdaki ölü deriden de kurtulmuş olursunuz. Ayrıca düzenli olarak pedikür yaptırarak da ayak bakımınızı sağlayabilirsiniz. Tüm vücudumuzun ağırlığını onlar çekiyor, arada bir onlarla da ilgilenmek lazım öyle değil mi?

Pantolon da giyseniz mini etek de fark etmez. İpeksi bir dokunuşa sahip bacaklar kendinize olan güveninizi artıracak.

Baldırlarınız
Bacak bakımından bahsetmişken baldırları es geçmek olmaz. Neredeyse bütün kadınların hayali sıkı baldırlara sahip olmaktır. Bunun için ne mi yapacaksınız? Tabi ki spor! Düzenli olarak spor yaptığınızda bacağınızın sarkık, yumuşak kısımları sıkılaşacak ve daha güzel bir görünüme sahip olacak. Sıkı ve seksi vücudunuzla sonsuza kadar sevgilinizin gözbebeği olabilirsiniz.

Erkekleri kışkırtmanın yolları

Erkekleri kışkırtmanın birçok yolu var. Ama onları asıl baştan çıkaran şey, belli belirsiz imalar, küçük kaçamak dokunuşlardır. Her yerde başlatabileceğiniz küçük oyunlarla, gün boyu aklı yalnızda sizde kalacaktır.
- Yüksek topuklu bir ayakkabı giyin ve ayağınızın teki ile diğer bacağınızı okşayın. Ama bunu farkında değilmiş gibi yapın.

- Giydiği pantolonu belli belirsiz elleyin ve iyi durdukları kadar, kumaşının da ele güzel gelen bir dokusu olduğunu söyleyin. Sonra da gözlerine imalı bakın.

- Göbeğinizi açıkta bırakan bir tişört giydiğinizde, üst raflardan bir şey almak için uzanabildiğiniz kadar uzanın.

- Konuşurken, saçınızı kenara çekerek, kafanızı yan tarafa doğru eğin. Açıkta kalan boynunuz öpülmeye hazır bir şekilde, erkeğinizin dikkatini çekecektir.

- İşaret parmağınızı kullanarak, herkesin iç inde, çaktırmadan sırtına "seni seviyorum" yazın.

- Kalabalık bir yerde, sıkış tepiş hareket etme zorluğu içindesiniz. Madem öyle, siz de bu durumu derhal lehinize çevirin ve göğüslerinizi onun sırtına iyice yaslayarak geçin. Hatta özellikle yaptığınızı belli edin.

- Tarkan'ın eski klibindeki gibi, bir dilim çikolatayı hatta bir tek spagettiyi bile onunla paylaşın.

- Gözlüğünüzü çıkardıktan sonra herhangi bir yere koyacağınıza tek ucundan dudaklarınızın arasına sıkıştırıp öyle tutun.

- Arkadaş grubunuzla çıktığınız bir yemekte, masanın altından ayağınızla erkek arkadaşınızın bacağını okşayın ve hiçbir şey yapmıyormuş gibi konuşmanıza devam edin.

- Evde duş alırken, sırtınızı sabunlayamadığınızı söyleyin ve masumane bir şekilde ondan sırtınızı sabunlamasını isteyin.
- İnce askılı bir elbise giyin ve askılardan birini zaman zaman omzunuzdan düşürün ve onun gözlerinin içine muzipçe bakarak askıyı düzeltin.

- Konuşmanıza seksi çağrıştıran kelimeler serpiştirin, örneğin çikolatalı dondurma yerken, dondurmanın çok şehvetli bir tadı olduğundan bahsedin.

- Ona, geçen gece rüyanızda onunla seviştiğinizi gördüğünüzü anlatan bir e-mail gönderin.

- Beraber evde otururken, bir iç çamaşırı kataloğuna göz gezdirin ve hangisinin sizin üzeninizde daha güzel duracağını sorun.

- Yemek yerken parmağınıza bulaşan sosu, yavaşça ağzınıza götürün ve kışkırtıcı bir şekilde yalayın.

- Dekolte bir bluz giydiğinizde göğüslerinizin tam birleştiği yere denk gelen bir kolye takın. Gözlerini buradan alamayacaktır.

- Alçak sesle konuşun ki, ne dediğinizi duyabilmek için size yaklaşmak zorunda kalsın.

- Çok önemli bir toplantının ortasındayken, cep telefonuna onu çok arzuladığınızı anlatan erotik bir mesaj gönderin. Masum ve kışkırtıcı olsun.

- Gece eve dönerken, sokağın sonundaki merdivenlerin karanlık köşesine ya da metruk bir evin kuytu kenarına onu çekip tutkuyla öpmeye başlayın. Sokakta olmanın verdiği tedirginlik ve sizin verdiğiniz hazla kendinden geçecektir.
 

Yataklar alev alsın! ziz üsüyomusunuz halaa

İş yerinde yoğun bir gün geçirdiniz. Eve geldiniz ve onu beklerken yemek hazırladınız. Kafanızda hala işinizle ilgili sorunları düşünürken anneniz aradı ve babanızla kavga ettiğini söyledi. Onu uzunca bir süre dinledikten sonra artık tek yapmak istediğiniz şeyin uyumak olduğunu düşünerek odanıza yöneldiniz. Fakat o da ne?
Arzulu bakışlar fırlatan bir çift göz size bakıyor. O kadar yorgunsunuz ki onunla seks yapmak şu an son istediğiniz şey. Peki bu yorgunluk hali devam ettiği sürece onunla sevişmeyi reddetmeyi mi düşünüyorsunuz? Eğer böyle bir düşünceniz varsa bu gidişle ilişkinizin fazla uzun sürmeyeceğini söylememiz lazım.

En güzel seksin planlanmadan yaşanan seks olduğunu biliyor muydunuz? Bu keyifli anları yaşamanız için kendinizi yorgun hissettiğinizde bile kanınızı kaynatacak birkaç ipucuna ne dersiniz?

Brad Pitt'i hayal edin
‘What Your Mother Never Told You About S-E-X' adlı kitabın yazarı Hilda Hutcherson gün içinde biraz fantezi kurmanın gece performansınız için etkili olacağına inanıyor. Hutcherson sözlerine şöyle devam ediyor: ‘O ana kadar yaşadığınız en güzel cinsel deneyiminizi düşünebilir ya da çok beğendiğiniz bir film yıldızıyla seviştiğinizi hayal edebilirsiniz. Eğer bir şeyi gözünüzde canlandırırsanız vücudunuz hayalini kurduğunuz şeye tepki verecektir. Ne kadar yorgun olsanız da yatağa girmeden önce fantezi kurarsanız vücudunuzu iyi bir seks için hazırlamış olursunuz'.

Kulağına iç gıcıklayıcı bir şeyler fısıldayın
İşe gitmek için evden çıkarken kulağına eğilip onu çok istediğinizi söyleyin. Bu sözcükleri duyduğu andan itibaren sizinle beraber olmayı hayal etmeye başlayacaktır. ‘How to Have Magnificent Sex' adlı kitabın yazarı Lana Holstein konuyla ilgili olarak bakın neler söylemiş: ‘Bu sözlerle seks bankanıza yatırım yaptığınızı düşünün. Ayrıca ona baştan çıkartıcı bir teklif yaptığınızı ve gece de ne kadar yorgun ve stresli olursanız olun bu sözü yerine getireceğinizi unutmayın'.
Dudaklara dikkat
Onu öpmeden önce dudaklarınıza nemlendirici sürmeye ne dersiniz? Ayrıca onu öpmeden önce gözlerine uzun uzun bakın. Daha sonra yumuşattığınız dudaklarınızla onun dudaklarını ahenkli ve seksi bir dansa davet edin. Bu ateşli öpücüğe yatakta devam edebilirsiniz.

Seksi hissetmek her zaman işe yarar
Güzel ve ateşli bir geceye hazırlanmanın en iyi yollarından biri kendinizi içinde seksi hissettiğiniz kıyafetler giymektir. Bu kıyafetlerle gün içinde çok daha iç gıcıklayıcı hayaller kurabilirsiniz. Bu hayallerle beslediğiniz vücudunuz ise size zevk dolu bir gecenin kapılarını açacaktır.

Yemekten sonra kahve için
Akşam yemeğinden sonra içeceğiniz bir fincan kahve gün içinde kaybettiğiniz enerjiyi yerine getirecektir.

Size masaj yapmasını isteyin
Seksten önce kendinize konsantre olmanız çok önemlidir. Holstein bu konuyla ilgili şunları söylüyor: ‘Kafanızdaki düşüncelerden çok kendinize odaklanmanız gerekiyor. Ondan size masaj yapmasını istediğinizde hem kendinize dönecek hem de ona fiziksel anlamda çok yakın hissedeceksiniz'.

Yumuşak bir tenin dayanılmaz etkisi
Vücudun sert deriden kurtularak kendini yeni bir tene bırakması son derece rahatlatıcı bir şeydir. Banyo yaparken hoş kokulu bir duş jeliyle kollarınıza ve bacaklarınıza masaj yapın. Çıktıktan sonra da tüm vücudunuza nemlendirici bir krem sürün. Onun bu yumuşak ve hoş kokulu tene dokunurken sizi ne kadar arzuladığını hissedeceksiniz'.

Vücut ritmini artırın
En sevdiğiniz rock ya da dans albümünü dinlemeye başlayın. Önemli olan ritmik parçaların bulunduğu bir albüm seçmiş olmanız. Birçok uzman hızlı parçaların cinsel uyarımı artırabildiği konusunda hemfikir.

Kendinize kraliçe gibi davranın
Onunla birlikte olacağınız gecenin sabahında alışverişe çıkarak kendinize seksi iç çamaşırları alın. Kuaföre giderek manikür, pedikür yaptırın ve en sevdiğiniz tatlıyı alıp kendinizi şımartın. Kendinizi iyi hissettiğiniz zaman çok daha ateşli bir seks yaşarsınız bunu sakın unutmayın. İyi şanslar...

Kadınlar seksi nasıl yaşıyor? yada ziz ??????????????

Erkeklerin cinsel yaşamdan beklentilerini aşağı yukarı biliyoruz: Zevk, heyecan, tutku ve eğer mümkünse ufak tefek oyunlar... Oysa kadınlar için durum biraz daha karışık, çünkü biz seksi çok daha farklı boyutlarıyla yaşamanın peşindeyiz.
Cinsellik hem erkekler, hem de ka­dınlar için hayatın vazgeçilmez bir parçası... Ancak bu, iki cinsin seksi aynı şekilde yaşadığı anlamına gelmiyor. Erkekler için cinsel hazzın temelinde biyolojik bir ihtiyacı karşılama ve rahatlama içgüdüsü ağır basarken ka­dınlar, bambaşka duygu ve düşüncelerle yatağa giriyorlar. Yani toplumsal önyargı­ların aksine erkekler sekse daha meraklı oldukları halde cinsel ilişkide klasik kalıp­larla yetinirlerken, kadınlar ilişkiye renk katmak için büyük çaba harcıyor, hayatlarının her alanı gibi cinsel yaşamlarını da ara ara gözden geçirilip yenilenmesi gereken bir bütün olarak görüyorlar. Üstelik bu sır­lardan bazıları, yüzyıllardır devam eden ve her toplumda kabul gören birtakım basma­kalıp düşünceleri de yalanlıyor. İşte kadın­ların cinselliği nasıl yaşadığına dair bazı ipuçları ve bilinmeyen gerçekler...

Daha fazla hareket istiyorlar
Demiştik ya, erkeklerin sekse daha meraklı olmaları onların daha yaratıcı oldukları ve tutkulu bir cinsel yaşam yolunda daha fazla çaba gösterdikleri anlamına gelmiyor. Aksine, kendine ve partnerine ön sevişmeyi çok görenler bile var. Onlar için asıl olan, cinsel birleşme ve boşalma anı. Oysa kadınlar için cinsel birleşmenin öncesi ve sonrası da en az kendisi kadar büyük önem taşıyor.. Onlar daha hareketli, yeniliklere daha açık, farklı tatlar alabilecekleri, değişken bir cin­sellik arayışı içindeler. Zaten uzun vadeli ilişkilerde ister istemez monotonlaşan cin­sel hayatı yeni bir heyecan dalgasıyla ta­zelemek için çaba gösterenler de çoğun­lukla kadınlar oluyor. Seksi bir iç çamaşırı, romantik bir akşam yemeği, küçük sürpriz­ler, yeni fanteziler... Genellikle bu tarz fi­kirlerin arkasında erkekleri bulmak pek mümkün değil. Onlar kendilerine sunulan zevklerin tadını çıkarmakla yetiniyor ama daha durağan, daha klasik ve daha tek renkli bir cinsel hayattan da şikayet etmiyorlar. Yani kadınlar için seks, erkekler için olduğundan çok daha farklı bir anlam taşıyor. Evli kadınlar da seksi seviyorlar; Evliliğin aşk­la birlikte cinsel zevki de öldürdüğü yolun­daki bütün tezler palavra... Evli kadınların çoğu, seksi "bitmeyen bir balayı" tadında yaşamanın hayalini kuruyorlar.
Kocalarının onlara hep aynı tutkuyla sarılmasını, yıllar sonra bile ilk sevişmenin heyecanıy­la sevişmeyi, kocalarıyla aralarındaki sevgililik ilişkisinin ve tutkunun sürmesini isti­yorlar. Oysa çoğu erkek kendini sevgilisi ya da nişanlısı konumundaki kadını nikaha kadar elinde tutmak ve etkilemek zorunda hissetse bile, nikahtan sonra gevşiyor ve ilişkiyi cinsellik de dahil her yönden boşluyor. Evliliğin kaçınılmaz olarak rutinleşme tehlikesine düştüğü dönemlerde bunu fark eden ve durumu değiştirmek için çaba gösteren genellikle kadın oluyor. Ancak tabii ki bu tek taraflı çaba yeterli değil ve ilişki­nin her açıdan olduğu gibi cinsellik yönünden de sıradanlaşma tuzağına düşmesi ka­çınılmaz. Yine de ne olursa olsun kadınla­rın evlenince yatakta tembelleştikleri ya da evli kadınların seksi sevmedikleri düşüncesi son derece yanlış...

Cinselliği aşkla birlikte yaşamak istiyorlar
Pek çok kadının hayatında en az bir adet tek gecelik ilişki, sadece fiziksel çekimden yola çıkılarak yaşanan bir cinsellik, salt be­densel hazları tatmin uğruna gerçekleşen bir sevişme vardır. Ancak bütün bunlar, kadınların cinselliğe duygularını da karıştır­dıkları gerçeğini değiştirmiyor. Onlar için aşk, paylaşım, şefkat ve ilgi "mükemmel teknikten" önce geliyor. Cinsel tatmin an­cak duygusal tatminle bütünleştiğinde an­lam ve değer kazanıyor. İster yeni başla­yan bir ilişkide olsun, ister yıllardır süren bir beraberlikte, her kadın cinselliği yaşa­dığı erkek için özel olmak ve onda hayranlık uyandırmak istiyor.

Kadınların çok bü­yük bir kısmı, hatta savunma mekanizma­larını çalıştırıp aksini iddia edenler bile sek­si sadece seks olarak görmeyi başaramıyor, özellikle ilk sevişmeden sonra ciddi bir beklenti içine giriyor, erkekler gibi rahat rahat kapıyı arkalarından çekip çıkamıyor, o en mahrem anların izlerini üzerlerinde taşıyorlar. Karşı tarafın bakış açışı farklı ol­duğu zaman da hayal kırıklığına uğruyor, acı çekiyor ve bunalıma sürükleniyorlar.

Onlar için nitelik nicelikten önce geliyor
İş­te kadınlarla erkeklerin sekse bakış açıları arasındaki en büyük farklardan biri... Er­kekler nasıl ki yemek konusunda pek seçi­ci davranmıyorlarsa, yatakta da önlerine her konanı "yiyebiliyorlar." Ama bugüne kadar kaç kadınla birlikte oldukları, cinsel tatmin ve erkekliğin ispatı açısından büyük önem taşıyor. Kadınlarsa tam aksine nite­likten çok niceliğe önem veriyorlar. Erkeklere has "Ne sevişsem kar..." düşüncesinin yerini kadınlar da "Bir kere olsun, tam ol­sun" fikri alıyor. Tatmin edici olmayan, hiç­bir anlam ifade etmeyen, özelliksiz ve tat­sız seks, kadınların tüylerini diken diken etmeye yetiyor. Yani onlar için sayı değil, ka­lite belirleyici... Haftada bir kere gerçekle­şen, ama fantezilerle zenginleştirilmiş, renk­li, eğlenceli ve yaratıcı bir sevişmeyi her gün yaşanan yavan, sıradan, öylesine bir cinsel ilişkiye bin kere tercih ediyorlar.
Seks hakkında konuşmaktan korkmuyorlar
Cinsellikten söz etmenin erkeklere has bir özellik olduğu düşüncesi de bir başka yan­lış düşünce... Çünkü arkadaşlarla biraraya gelince cinsel içerikli espriler yapmak, bel­den aşağı fıkralar anlatmak, dünyaca ünlü bir seks ilahesini çok beğendiğini ve onunla bir gece birlikte olmak için her şeyi yapabileceğini söylemek ne yazık ki seks hak­kında konuşmak anlamına gelmiyor. Asıl önemli olan gerektiğinde sorunlardan bah­sedebilmek, onları çözmeye çalışmak, is­tekleri ve şikayetleri dile getirmek, gerek­tiğinde bazı değişiklikler yapmaya cesaret edebilmek... Bunu da erkekler değil, kadın­lar yapıyor. Onlar cinsel hayatlarını gözden geçirme, kendilerini eleştirme, duygularını ve beklentilerini dile getirme, yani genel olarak seksten bahsetme konusunda çok daha cesurlar.

Erkeklerse arkadaşlarıyla konuşurken aslan kesildikleri, cinsellik hak­kında atıp tuttukları halde iş ikili ilişkiye geldiğinde, yani bu konuyu sevdikleri ve ya­taklarını paylaştıkları kadınla konuşmaları söz konusu olduğunda tuhaf bir biçimde suskunlaşıyor, içlerine kapanıyor ve bu tip konuşmaları gereksiz bulduklarını belli eden hareketler yapıyorlar.
 

Seks, ilişkinizde hiç bitmesin! ??????????????????????

Eşinizle birbirinize aşık oldunuz. Flört döneminden sonra evlendiniz. Tam mutluluğu yakaladım derken, yatak odasında sorunlar yaşanmaya başladı. Eş ve Aile Terapisti Lale Akat, yatak odası sorunlarını ve çözümlerini sizin için yazdı.

Ç
ıldıracağım, niye ben böyleyim? Aslında hayal kurabiliyorum, canım istiyor, keşke olsa diyorum, ama yatağa girince kaskatı kesiliyorum. Açıklayamadığım bir yabancılaşma oluyor kendimle! Bunu anlatamıyorum eşime, bana kızıyor, hatta sevmiyor beni onunla sevişmediğim için. Tam benim ondan bu konuda sevgi ve anlayış beklediğim bir zamanda kendimi bu garip ve korkutucu burukluk içinde yapayalnız bırakılmış hissediyorum. Ben de kızıyorum o zaman ona, beni anlamadığı için, bencil davrandığı için. O zaman eşim de "İşte sen zaten beni adam yerine koymuyorsun... Boş ver!" diyor ve hadi bakalım, gergin bir 3 hafta daha... Hep aynı şey, evlilik böyle geçip gidiyor. Bu muydu hepsi? Nedir bu? Ne oluyor?

Sorunların çoğu psikolojik

Hiçbir ciddi organik rahatsızlığınız (şeker, yüksek tansiyon ve tiroid gibi) olmadığını farz ederek yazıyorum. Kadınların - bilhassa Türkiye'de - çok sık yaşadığı ve ciddi boyutlarla büyük huzursuzluk, geçimsizlik, stres yaratan ve hatta depresyonlara sebep olan bir durum bu. Keyif alarak, güçlü bir şekilde arzu duyarak, hatta erkeklerin en büyük haz duyduğu, insiyatifi de ele alarak doya doya sevişebilmek birçok kadın için sadece bir hayal.

Birçok kereler iyi niyetle başlatılıp sonunda yine bir şekilde başarılamamış sevişme çabaları eşlerin her ikisini de umutsuzluğa düşürüyor ve tekrar deneme isteklerini azaltıyor. Sonunda eşler mecburen bu konu yokmuş gibi davranıyor. Ama konu, yani o birbirini tatmin edememe, tam anlamı ile cinselliği yaşayamamanın verdiği eksiklik sürekli yaşanıyor. Bunun devamında beliren "Acaba başka birine gider mi?" korkuları ve şüpheleri de buna eklenince evlilikte huzur gitgide zorlaşıyor ve yok oluyor.

Peki ne yapmalı?

Eşinizle diğer bilimum konularda ne kadar uyum ve doyum var bunlara bakmak gerekir. Bunlarda çözümlenmemiş kırgınlık veya öfke varsa, cinselliği yaşamak zorlaşır.

Aileden öğrenilmiş yasaklar, değer yargıları, suçluluk, korku gibi konular cinselliği en çok etkileyen faktörlerdir. Mutlaka birlikte bakılması gerekir.

Kişinin geçmişteki cinsel yaşamı, deneyimleri, cinsel konularda bilgisi ve inançları evlilikteki cinsel yaşamını direkt etkileyecektir. Yine bu duruma birlikte bakılması gerekir.
Kendi anne ve babamızın cinsel hayatlarını düşünün. Bize ne verdiler bu konuda? Bütün bir çocukluk ve genç kızlık süresinde duyduğumuz tek cümle, "Sakın erkeklere kanmayın, onlar hep tek bir şey isterler, namusunu koru" değil miydi? Beynimize yerleşen bu programı evlenir evlenmez kocamızla yatağa girince yok etmek inanın çok zor. Hatta imkansız! Kocam da bütün erkekler gibi değil mi?

Geçmişte herhangi bir kötü deneyim var mı? Maalesef cinsel istismar, ailelerde en yakınlar tarafından yaşanıyor. Tabu, yani yasak olarak bakıldığı için bu konu hiç konuşulmuyor ve istismara uğrayan kızlar bu krizi aşabilmek için yardım alamıyor. Bu şartlar altında o kişinin eşi ile normal bir cinsellik yaşaması çok zor.

Kendi vücudumuzla aramız nasıl? Tanıyor muyuz onu, seviyor muyuz her tarafını? Kendi kendimize zevk verebiliyor muyuz? Şayet utanç, korku veya tiksinme duyuluyorsa, bilin ki çocuklukta size yanlış bilgiler verilmiş. Bir şekilde etkilenmişsiniz. Bunları değiştirmek gerekir.

Tabii ki her şey sizin yüzünüzden olamaz. Bu işin içinde eşiniz de var. O ne kadar bilgili, rahat, kendinle güvencede? Unutmayın ki erkekler de çelişkide. Ahlaki bir değerlendirme söz konusu Türkiye'de. Sizin bir yandan seksi olmanızı istiyorlar, ama bir yandan da seksi olursanız 'kötü kadın'lıkla da onları şüpheye düşürebilirsiniz. Çünkü onlar böyle öğreniyor. 'Karıma, anama, ablama' kesinlikle bakmak yok.

En önemlisi, bu konuları konuşabiliyor musunuz birbirinizle? Hemen çocuklar gibi alınıp, kızıp küsmeden veya defansa geçmeden? Evet, bu konuları birbirinize açabilirseniz, nerelerde etkilenmiş olabilirsiniz, neler sizi korkutuyor, nerede vücudunuza yabancısınız, nasıl yaparsanız daha rahat hissedebilirsiniz, neye ihtiyacınız var, ne hoşunuza gidiyor, ne gitmiyor keşfedebilirsiniz. Eminim cinselliğinizde yeni bir sayfa açabilirsiniz. Korkmayın, meraklı olun iki çocuk gibi.
 

Yatakta özgür olun! ve tadını çıkarın

Yatakta özgür olun! Yatak odası mahremiyetin yaşandığı bir mekan. Burada arzularınıza asla gem vurmayın. Sevişmeyi uzatmak mı istiyorsunuz, eşinizin anlık ve sabırsız sevişmelerinden şikayetçi misiniz? Bütün bunları özel sohbetlerinizde mutlaka konuşun. Unutmayın, seks yaşamın önemli bir parçası ve bunu çiftler ancak birlikte anlamlı hale getirebilirler.
Gittikçe cinselliğin daha az yaşandığı bir hayata doğru gidiyoruz. İş yaşamı, ekonomik sorunlar, stresler, hayat kaygıları cinselliği daha alt sıralara itiyor.. Yatakta, "tak fişi bitir işi" yöntemiyle kısa anlara sığdırılıyor sevişmeler. Erkek, orgazmını yaşıyor. Kadın ise orgazm taklidi yapıp çekiliyor kenara. Oysa cinsellik, insan yaşamında çok önemli bir yere sahip. Beraberliklerde çiftler, birbirlerine ait olma duygularını cinsellikle birlikte pekiştiriyorlar. Sadece bu da değil, doyumlu bir seks hayatı, insanı her alanda motive ediyor, pozitif etkiler yaratıyor.

Bakın, bir kadın bu duygularını nasıl anlatıyor:

"Mükemmel bir seks hayatım var. Eşim son derece anlayışlı. Kesinlikle sınırlarımız yok. Canımız nasıl istiyorsa öyle sevişiyoruz ve mümkün olduğunca kalıplardan kurtulmaya çalışıyoruz. 'Yatak odası' diye bir takıntımız yok. Evin her yerini aşk köşesi haline getirebiliyoruz istersek. Bu konuda kendi bildiklerimizle kalmıyor kitaplar okuyoruz. Yaklaşık üç yıldır da, "yumuşak sevişme" olarak biline Taocu seksle ilgileniyoruz. Eşim saatlerce boşalmıyor. Ben de alabildiğince doyuma ulaşıyorum. Bu doyum, benim iş hayatımda da çok olumlu izler bırakıyor. Eşim için de öyle. O da işyerinde başarılı bir yönetici. Bizim yaşam biçimimiz bu."

İşte cinsel doyum yaşayan bir kadının yaşama pozitif bakışı. Bu, gerçekten çok önemli. Sorunlu çiftler, bunun önemini kavrarlarsa eğer, onların da başarmaması mümkün değil. Aslında, önemli olan istek. İstersek nelerin üstesinden gelmeyiz ki! Daha da önemlisi, sekse yaşamda tanıdığımız yer. O, yaşamda en alt sıralarda değil, hak ettiği yerde olmalı. Ne var ki, birçok kadın bu konuda tutuk. Cinsel yaşamlarında "konsantre" sağlayamadıklarından ve her zaman sekse hazır olamadıklarından yakınan çok kadın var.

Peki, ne zaman sekse hazır oluruz? Eşimiz hazır değilse ne yapmalıyız? Yatakta "görev gibi" yaşanılan bir ilişkiden hoşlanmıyorsak eşimizi nasıl değiştirebiliriz?

Yatak artık cazip gelmiyorsa

Seks artık size cazip gelmiyorsa gecenize renk katacak, yatağınızı alevlendirecek aşağıdaki yöntemleri uygulamalısınız...
Her defasında eşinizi bahaneler bularak uyutmaya çalışıyorsunuz. Çiftler arasında yaşanan bu sorun cinsel soğukluk olarak adlandırılıyor. Sorun çok önemli çözülemeyecek bir problem değil. Nedenleri kesin olarak bulunduğunda, çözümü çiftlere kalıyor.

Çalışma hayatının etkisi

Çalışan bir kadınsınız ve iş ortamınızda oldukça gergin saatler yaşıyorsunuz. Eve geldiğinizde doğal olarak iş yaşamında yaşadıklarınız özel hayatınıza yansıyor. Bu nedenle seks yapmaktan vazgeçmiş olabilirsiniz. Ya da çalışmıyorsunuz, çocuklarınız var ve bütün gün evle uğraşıyorsunuz, bu monotonluk da sizin seksten soğumanıza neden olabilir. İlk önce beyninizde sizi meşgul eden kötü düşünceleri bir kenara atın, kendinizi sevdiğiniz erkeğin kollarına bırakın.

Aynı şeyleri yapmayın

Belki de partnerinizle birlikte aynı pozisyonda aynı şeyleri yapmaktan bıktınız. O zaman ilişkinize heyecanlar katın, eşinizi de buna ortak edin. Küçük oyunlar oynayın, fantezilerinizi gerçekleştirin. Bu, ilişkinize renk getirecek, cinsel isteği karşılıklı olarak artıracaktır. Böylece seks daha eğlenceli bir hal alacaktır.

Adet dönemlerinde

Özellikle kadınlar adet dönemleri yaklaştıkça sinirli, asabi olurlar. Bazı günlerde hormonların etkisiyle seks istemeyebilirler. Bu doğaldır ve bunu aşmanız için spor yapmak en önemli etkendir. Bu dönemde kendinizi sekse beyin olarak hazırlayabilirsiniz. Örneğin; neler yapacağınızın hayalini kurarak, partnerinizi düşünür ve rahatlarsınız.

Doğum kontrol hapları

Doğum kontrol haplarının hormonlar üzerinde yaptığı değişiklikler nedeniyle olumsuz etkilenebilirsiniz. Bu haplar vajinanın kuruluğunu artırır ve cinsel isteksizlik ortaya çıkar. Bu nedenle doktor kontrolünde kendinize uygun bir hap kullanmalısınız.

Zevkin doyulmaz tadına hazırlanın!

Sevgilinizin vücuduna dokunurken doğru teknikleri kullanırsanız seksten alacağı zevkin ikiye katlanacağını biliyor muydunuz?
‘Body Heat' adlı kitabın yazarı Dr. Mark S. Blumberg konuyla ilgili bakın neler söylüyor: ‘Farklı dokunuşlarla ve vücut ısısında yapacağınız değişikliklerle beraber olduğunuz erkeğe yatakta o zamana kadar tatmadığı şeyleri yaşatmak elinizde'.

Onu çıldırtacak teknikler yazımızın geri kalan bölümünde…

Vücut ısısını yükseltin

Sevgilinizin vücut ısısı yükseldiğinde teni daha hassas olacağından dokunuşlarınızı daha derinden hissedecektir. Dr. Blumberg şöyle konuşuyor: ‘Vücut ısısının yükselmesi kan dolaşımını hızlandırır bu da teninin her türlü dokunuşa daha duyarlı olmasını sağlar'.
‘The Pleasure Zone' adlı kitabın yazarı Stella Resnick sevgilinizin vücut ısısının seksten aldığı zevkle doğrudan bağlantılı olduğunun altını çizerek şunları söylüyor: ‘Tenine üflediğinizde sıcak nefesiniz vücut ısısında bir değişiklik yaratır ki bu da onu doruğa çıkarmak için atılan en güzel adımdır'.

Ona oral seks yapmadan önce bir yudum sıcak su alın ve yutun. İkinci yudumu yutmayın ve oral sekse başladığınızda teninin suya değmesini sağlayın. Ne kadar etkili olduğunu göreceksiniz.

Sert kadını oynayın

Erkekler yatakta sert olan kadınlardan hoşlanır. Resnick bu konuyla ilgili şunları söylüyor: ‘Erkekler yatakta kendilerinden daha agrasif ve vahşi olan kadınlara bayılır. Kadının şehvetli ve tutkulu olduğunu görmekten çok hoşlanırlar'. Onu deliye çevirmek için içinizdeki hayvansı duyguları dışarı çıkartmayı deneyin. Örneğin saçını çekin. Bu ona acı değil zevk verecektir. Ya da misyoner pozisyonunda sevişirken poposunu sıkın. Sonuçtan memnun kalacaksınız.

Soğuk şeylerle oynayın

Sevgilinizin vücut ısısını düşürürseniz yaptığınız şeylere karşı daha yoğun bir tepki verecektir. Lehigh Üniversitesi'nden Dr. Maria Bykhovskaia konuyla ilgili bakın neler söylüyor: ‘Sinir hücreleri vücut ısısındaki en küçük bir değişikliğe bile tepki verir. Soğuk bir nesneyle vücudunun herhangi bir yerine dokunursanız bu bir zincir reaksiyonuna dönüşerek tüm vücudunu kaplar'. Onu çok etkileyecek olan bu hareketi yapmanın en basit yolu bir buz parçası kullanmaktır. Sevgilinizle sevişmeye başladığınız ilk dakikalarda elinize bir buz parçası alın ve bunu onun terli vücudunda gezdirin. Buzun yararlarından biri de verdiği enerjiyle erkek arkadaşınızın daha uzun süreli sevişmesine olanak sağlaması

Nekadar eteşlisin veya Ateşli bir çift misiniz?

İyi bir çiftsiniz ama yine de o gıptayla bakılanlar arasında yer alamıyor musunuz? İşte ateşli çiftlerin örnek almanız gereken alışkanlıkları…
Birbirinize gerçekten bayılmalısınız

Şehvet kendini çeşitli yollarla gösterir: Baş döndürücü bir cinsellikte, birbirinizi koruma duygusunda, gerekli veya gereksiz tartışmalarda Ara sıra tartışmalarda sevgilinizin size çok sinirlendiğini hissederseniz, bunu kötü değil, iyi bir sinyal olarak algılayın: Demek ki beraberliğinizi gerçekten derinden yaşıyorsunuz.

Telefon numarasını görünce kalbinizin ritmi artmalı

İlişkinin ilk zamanlarında bu duygu çok yaygındır ama ilişki ilerledikçe ve güvenlik duygusu arttıkça yavaş yavaş kaybolur. Sıradan bir çift değilseniz bu şehvet pırıltıları kolay kolay kaybolmaz. Aniden kapıda anahtar sesi duyduğunuzda veya beklemediğiniz bir anda telefon çaldığında kalp atışlarınızın hızlanması iyi yolda olduğunuzu gösterir.

Futbol gibi, daha önce hiç ilgilenmediğiniz şeylerle ilgilenmelisiniz

Cuma akşamları işten geldikten sonra her ne olursa olsun sizin favori programınızı seyrediyor, siz ise futbolun kurallarından hiç haberiniz olmasa da onun takımı yenilince derin bir üzüntü hissediyorsanız, kesinlikle şehvetli bir çiftsiniz. Onun kölesine dönüşün demiyoruz, ama onunla aynı aktivitelere merak duymak, birlikte bir şeyler yapmak ilişkinize iyi gelir. İlişki sırasında diğer kişiye duygusal yatırım yapmak durumunda kalırsınız.

Yüzüne düşen saçı içgüdüsel olarak kaldırmalısınız

Birbirinize olan bağlılığı göstermek için birbirinizin sırtını sabunlayabilir, birbirinize masaj yapabilirsiniz. Birbirine gerçekten derinden bağlı çiftlerin bu hareketlerin yanı sıra, içlerinden gelen, karşı koyamadıkları ve içgüdüsel olarak yaptıkları bazı hareketler daha var. Sinemadayken, dizlerinizi birleştirebilir veya gözüne düşen saçları düzeltebilirsiniz. İlk bakışta önemsiz gibi görünen bu hareketler, partnerin özel alanına girilmesi anlamına gelir ve derin bir bağlanmanın göstergesidir. Birbirinizi o kadar çok arzuluyorsunuz ki ellerinizi birbirinizin üzerinden alamıyorsunuz.

Bu hareketler aranızdaki bağı kuvvetlendirir, çünkü ten teması birbirinize çok yakın hissetmenizi sağlar. Sevgiliniz tarafından yapılan şefkatli bir hareket, içinizde o kadar derin bir tepki uyandırır ki, onu ne kadar çok arzuladığınızı daha da iyi anlarsınız.
Zor durumdayken içgüdüsel olarak onun yardımını istemelisiniz

Aile veya arkadaşlarınızla ilgili durumlarda bile partnerinizin yardımını düşünmek sizin birbirinize derinden bağlı bir çift olduğunuzu gösterir. İçgüdülerinizle onu istemeniz, aranızda derin bir saygı ve empati kurulduğunu gösterir. Bu iki faktör aşkı derin tutar.

Onun için etkileyici kıyafetler giymelisiniz

Evde eşofmanlarınız veya pijamalarınızla gezip, onun gelme saati yaklaştığında kıyafetinizi değiştirmeniz, mini etek giymeniz, partnerinize başkalarından daha düşkün olduğunuzu göstermez. Tam tersi, bunu arada sırada yapıp, tek bir detayı değiştirirseniz (parfümünüzü veya iç çamaşırlarınızı) bu çok daha kıymetlidir. Partnerinizin başını döndürmeyi istemeniz aranızdaki şehveti gösterir. Onun için seksi görünmek istemiyorsanız, ilişkinizde belki çok fazla güven var, ama ne yazık ki şehvet yok demektir. İlişkinizin uzun süreli olmasını istiyorsanız aranızdaki güvene olduğu kadar şehvetin de sürekliliğine önem vermelisiniz.

Aklınızda olmalı

Alışveriş yaparken, onun sevdiği cipslerin önünde geçerken aklınıza sevgiliniz geliyor mu? Tabii ki deyip, hiç düşünmeden sepete 34 paket atıyorsanız ve onun bunları görünce ne kadar sevineceğini düşünerek mutlu oluyorsanız, derinden bağlı bir çiftsiniz demektir. Veya size anlamlı gelen bir müzik duyduğunuzda, otomatik olarak onun için de bir kopya yaparsanız, yine şanslı çiftlerindensiniz. Ayrı olduğunuzda, birbirinizi düşünmekten başka bir şey yapamıyorsanız, evet, su ve hava gibi birbirinize ihtiyacınız var demektir.

Birbirinizi mutlu etme isteği birbiriniz için önemli olduğunuzu gösterir. Partneriniz için önem taşımak derin aşkların ilk göstergelerindendir aynı zamanda. Ayrı olduğunuzda da beraber olmanın bir stratejisi bu. Bu şekilde tecrübelerinizi, yaşadıklarınızı ve yaşantılarınızı paylaşıyorsunuz.

• Uzun zamandır birlikte olmanıza rağmen birbirinize bakarken gülümsemelisiniz

• Çocukken nasıl biri olduğunu merak etmelisiniz

• Seks sırasında birbirinizin gözüne bakmalısınız

• Onu uyurken seyretmek şefkat duygularınızı uyandırmalı
 

Yatakta savaş var! eeeee zizin yatakda ????????????

Cinsellik, erkekler için kendini kanıtlamanın en kolay yolu olarak görülüyor. Bu nedenle partnerine verebildiği zevk, onun cinsel yeteneklerinin aynası da oluyor.
Erkek, birlikte olduğu kadına ne kadar zevk verebilirse, kendini o kadar güçlü ve yetenekli görüyor. Bu gerçekleşmediğinde ise kendini suçluyor. Erkekler için yatak, bir anlamda kendi egolarının "er meydanı".

Egolarının kanıtlanması için kadının onaylayan tavrına ihtiyacı var. Kadın eğer seks sonrası kendisine soğuk davrandıysa, egosu ağır hasar görüyor.

Suçu kendinde arıyor

Aynı sebepten dolayı, partneri cinsel isteksizlik gösterdiğinde ya da müşkülpesent davrandığında suçu yine kendinde, kendi erkeklik gücünde arıyor. Böyle bir durumda kaldığında kendisi de, bir anda sevişmeden soğuyor.

Dikkatli olmak gerek

Seksin büyüsünü, birbirinden hoşlanan iki insanın oluşturduğunu unutmamak gerekiyor. Söz konusu kıvılcım bir kez ortaya çıktığında arzu, bulaşıcı bir hastalık gibi çifti etkisi altına alıyor.

Ancak bu zincirin, taraflardan birinin ufak bir dikkatsizliği ya da dalgınlığı sonucu kırılabileceğini unutmamak gerekiyor. Erkek, kadına kendini en bilinmeyen ve doğruluğundan kuşku duyulmayacak biçimde kanıtlamaya çalışırken, kadının onun bu çabasını hafife alacak bir davranışta bulunması, erkeğin sonsuza kadar uzaklaşmasına neden olabiliyor. Bu nedenle uzmanlar sevişmeye karar verildiğinde, her iki tarafın da dikkatli olmasını öneriyor.

İstediğini anlamıyor

Örneğin sevişme sırasında kadının komplike cümleler kurması da, partnerinin dikkatini dağıtıyor. Bu durumda erkek, kadının aklının başka yerlerde olduğu hissine kapılıyor ve onun sevişmeyi gerçekten isteyip istemediğinden emin olamıyor.

Erkekler için yatak, bir anlamda kendi egolarının "er meydanı".

kızların İlk gece kaygısı offffffff offfffffffffffffffffff

Ağırdan almak konusundaki tüm uyarı ve kararlara karşın duyduğunuz kaygı, merak ve heyecan büyük bir olasılıkla sizi evliliğin ilk cinsel birleşmesinde aceleci olmaya itecektir. Sonucun nasıl çıkacağı önceden kestirilemez. Belki hiç pürüz çıkmadan doyuma ulaşacaksınız, belki de çeşitli pürüzlerle karşılaşacaksınız.
Kadının ilk cinsel birleşmeye (koitus) karşı duyduğu tipik, yaygın tepki bir düş kırıklığıdır: "Bunca lafını duyduğum şeyin olup olacağı bu muymuş?" Bu kadın ilk cinsel birleşmesinde büyük bir olasılıkla orgazm olmayacaktır. Erkeğin tipik tepkisi, çok çabuk orgazm olarak erken boşalmaktır (zamansız eja-külasyon).

Gene tipik olarak, hem kadın hem de erkek büyük bir ihtimalle, kendilerinde bir eksiklik olduğuna inanarak suçluluk duygusuna kapılacaklardır ki bu tamamen yersizdir.

Ne var ki burada bir ayrıma parmak basmak gerek: aynı sorunlar evlilik ilerlediği halde düzelmiyor, sürüp gidiyorsa o zaman eşlerin cinsel yaşantısında gerçek bir aksaklık var demektir. Yürümeye yeni başlamış bir çocuğu ele alalım. Adımları sarsaktır, sendeler, düşer, kalkar gene sendeler, üzülür, gene dener. Ve sonunda yürümeyi başarır. Gelgelelim aynı çocuk üç, dört yaşında hâlâ bir yaşındaki gibi "sendeliyorsa", durum değişir.

Yeni evlenen çiftlerin çoğunluğu birbirlerine alışmamışlardır, alışmaları gerekir. Birbirlerinin neyi sevip sevmediklerini, vücutlarının ritmini öğrenmeleri gerekir. Dans etmeye de benzer iki vücudun birbirine uymayı öğrenmesi, ilk birleşmede eşlerin ikisinin de güvensiz olması doğaldır. Bu güvensizliğin doğal olduğunu bilirseniz gerginliğiniz, korkularınız azalabilir ki bu da çok önemlidir. Çünkü bir kez, "Eyvah, bir bozukluk var," diye korkuya kapıldınız mı gerçek bozuklukların baş göstereceğinden emin olabilirsiniz.

Kadın bundan önce hiç cinsel birleşmede bulunmamışsa, onun bakireliğinin sona erecek olması nedeniyle hem kendinin hem de eşinin kaygı duymaları ve gerilim içinde olmaları da olağandır. Kadının gerginliği çoğunlukla vajina girişindeki kasları büsbütün sıkıp büzer. Sinirlerimiz gerilince boyun, boğaz, omuz kaslarımız sıkışmaz mı? Bu da böyle bir sıkışmadır işte. Kimi zaman gerginliğimizi fark edebilirsek kaslarımızı kendi kendimize, bilinçli olarak gevşetebiliriz. Kimi zaman da kaslarımıza söz geçiremeyiz.
"İlk gece"de cinsel birleşme sırasında gelinin geleneksel olarak çektiği can acısının başlıca nedeni vajina girişindeki kasların aşırı sıkışıp gerilmesidir. Vajinaya giriş (penetrasyon) yapmaya çalışan erkek cinsel organı penis bu işi gerçekleştirebilmek için vajina girişini zorladıkça kadın can acısı duyacaktır, işte bu kasları kadın bilinçli olarak, bir dereceye kadar gevşetip gevşek tutabilir. Başarılı bir ilk gece yaşamak isteyen kadınlar, evlenmeden önce bu kasları büzüp gevşeterek alıştırma yapmalıdırlar, ilk birleşmenin heyecanı sırasında bu alıştırmaları hatırlayıp uygulayabilirlerse ilk penetrasyon sırasında daha az can acısı duyacaklardır.

Kadının aşırı gerginliğini önlemek için yapılabilecek olan başka bir şey de kızlık zarı (himen) konusundaki masalları açıklığa kavuşturmaktır.

Gerçekte kızlık zarı vajina girişini ancak kısmen kapayan, oldukça ince bir zardır. Tümden kapalı olması imkânsızdır, hiç değilse âdet kanı oradan akacaktır. Kızlık zarı aralığı kiminde çok küçük, kiminde nispeten geniş olur. Kimi kızlık zarı oldukça kalın, kimisi ipinceciktir. Ne var ki kızlık zarı elastik bir dokuda olduğu için zardaki aralık, kas gevşetmesi ile ya da penisin zorlamasıyla genişleyebilir. Aralık, penisin zorlamasıyla genişlerse, bu durum biraz kanamaya ve geçici bir ağrıya neden olur, ama vajinanın kendisi herhangi bir zarar görmez.

Âdet sırasında tampon kullanan genç kızlarda zar gevşemeye alışmıştır. Buna rağmen genç kız, ilk birleşmede çocukluktan kalan "iyi bir kız" olma isteği nedeniyle kendini bilinçsiz olarak gerebilir.

Biz dönelim ilk geceye. Kaslarını kendi kontrol etmeyen kadının ilk birleşme sırasındaki heyecan arasında iyice gerginleşmesi doğaldır. Üstelik normal olarak cinsel heyecanlanma sırasında vajinanın iç duvarlarının sızdırdığı kayganlaştırıcı, nemlendirici salgılar da bu gerginlik yüzünden iyice kıtlaşacaktır. Bu yüzden kızlık zarı, normalde olduğundan çok daha kalın ve gergin duracaktır.

Bu da erkeğin penetrasyonu gerçekleştirebilmek için aşırı güç ve baskı kullanmasını gerektirecektir. Böyle bir durum eşlerin ikisi için de ürkütücü bir durumdur! Kadın saldırıya uğramış gibi olurken erkek üstüne düşeni başarabilmek uğruna sevdiği kadına ıstırap vermek zorunda kalarak dehşete kapılabilir.
Birleşmeye biraz ara vermek, konuşmak, dinlenmek, birbirinizi yüreklendirmek kimi durumlarda başarıyı kolaylaştırabilir. Biraz krem kullanmak da yarar sağlayabilir. Bu arada erkeğin kaygı ve sinir gerginliği yüzünden tam erekslyon (penisin dikleşip sertleşmesi) olmaması ilk gecelerde sık sık rastlanan bir durumdur. Bu erkeği müthiş sıkar ve üzer, çünkü bu konu güven ve gururunun kökeni olan erkekliğiyle ilgilidir. Erkekliğinin sıfıra indiğini hisseder. Ama paniğe ve iktidarsızlık duygusuna kapılmamak için bilinçli çaba harcaması şarttır. Yoksa duygusal ve cinsel yönden soğuklaşıp uzaklaşabilir.

Eşlerin ilk birleşmeler sırasında düşebilecekleri en ciddi yanılgı herhangi bir nedenle soğukluğa kapılıp duygusal yönden birbirlerinden uzaklaşmaktır. Böyle bir tutum, kişinin kendi kendini ve karşısındakini suçlamasına yol açar. Gerginliği artırır ve yeni başarısızlıklara yol hazırlar. Böyle bir durumda kişinin kendi kabuğuna çekilmesi de yanlıştır. Sevgi, anlayış ve hoşgörüye her zamandan çok ihtiyaç vardır.

Sımsıkı sarılmak. Öpüşmek. Okşamak. Sevmek. Tatlı, yüreklendirici, umutlandırıcı sözler fısıldamak, yapılması gerekenler bunlardır. Sizin kişisel olarak yapmanız gereken ilk ve başlıca şey de şunu hatırlamaktır: Bu ilk sevişme yalnızca bir başlangıçtır ve önsözdür, asıl öykü daha sonra gelecektir.

Erkekler de orgazm olamıyor! ?? ne hallere düşdük paşalar

Kimi zaman erkekler de yataktan tatminsiz kalkabiliyor. Bu sıkıntının en sık görülen nedeni; erkeklerin 'bütün gece sürdürme' mitiyle tüm kadınlara yetebilecekleri düşüncesi. Dolayısıyla uzmanlara göre, bu bozukluğun nedeni nadiren fiziksel oluyor.

Orgazm bozukluğunun kaynağı daha çok travmatik cinsel yaşantılar, katı dinsel inançlar, düşmanlık duyguları, aşırı kontrol ve güven eksikliği. Prostata yönelik ameliyatlar, parkinson hastalığı ve bazı ilaçlar (antihipertansifler, antidepresanlar, fenotiyazinler gibi) da orgazm olmamaya yol açabilir. Aşırı alkol alımı ya da kan şekerinin yüksekliği (hiperglisemi) ise geçici olarak geç boşalmaya neden olabilir.

Devam eden bir ilişkide daha önceden olmadığı halde boşalmanın olmaması, kişiler arası sorunlara işaret edebilir. Erkeğin, planlanan bir gebelik konusunda tereddütlü olduğu durumlarda, cinsel eşine duyduğu çekimi yitirdiğinde de, sorun ortaya çıkabilir.

Zevklenmenin binbir hali

Orgazmın yalın ama eksiksiz bir tanımını yapmak olanaklı mı? Cinsel uyarılmayla yaşanan zevkin doruğa ulaştığı, tümüyle kişisel bir deneyimdir orgazm. Bu deneyimin evrelerini çözümleyebilmek için, sayısız seksolog kafa yormuş, araştırmalar yapmıştır.
İşte seksologların yorumuyla orgazm...

Orgazmın olmazsa olmaz şartı arzu ve bunu ifade edebilme yeteneğidir. Kişi karşısındakine kendini sunabilmeli, ayrıca kendi bedeninden zevk alabilmelidir. Sağlıklı bir cinselliği olan ve aynı zamanda iyi bir duygusal eğitim görmüş olan kişi ilişkinin arzunun fark edilip ifade edildiği bu evreyi iyi yaşayabilir. Arzuları eğitmek, organizmada var olan bütün duyularla zevk duymayı öğrenmek demektir. Bize verilmiş beş duyunun her biriyle zevk duymayı bilirsek cinsel hazza ulaşabiliriz. İnsan bu beş duyusunu hayatta tutmalı ve onlardan çeşitli biçimlerde yararlanmayı bilmelidir. Ve ancak kendi bedenini seven biri her organ ve fonksiyonunu doğru zamanda ve yerli yerinde kullanabilir.

Böylesi bir duygusal ve cinsel eğitim kişiyi, değişik evrelerinin olgun bir şekilde yaşandığı sağlıklı bir ilişkiye götürebilir. Ancak genel olarak cinsel davranışlarımız gibi, orgazma yatkınlık derecemiz de psikolojik faktörlerin yanı sıra metabolizmamıza, özellikle de hormonal dengemize bağlıdır. Şu ya da bu hormonun metabolizmamızdaki ağırlığına bağlı olarak kimi insanlar için arzu evresi gündelik (ve gecelik) hayatın büyük bir bölümüyle eşanlamlı olabilir, kiminin canı haftada iki üç kere seks yapmayı çeker, kimileri içinse seks ayda bir tekrarlanacak bir törendir.
Her kadın orgazm olabilir mi?

Teorik olarak her kadın, orgazma ulaşabilmelidir. Bugün, cinsel olarak aktif olan kadınların ancak % 5 kadarının doyuma ulaşamadığı belirlenmiştir. Bir erkek çocuk ergenlik çağma geldiğinde rahatlıkla orgazm deneyini yaşayabildiği halde, kızların çoğunda bu gerçekleşememektedir. Bu farklılığın nedenlerini de, toplumun kadınlara hala uygulamaya devam ettiği baskıcı koşullandırmada aramak gerekir. Bu anlayışın egemen olduğu toplumlarda ve çevrelerde, kızlar cinsellik karşıtı bir eğitim almakta, küçük yaştan "terbiyeli", "mazbut", "iffetli" olmayı öğrenmektedir. Sonuçta kendilerim birer cinsel varlık olarak görememekte, vücutlarından ve cinsel tepkilerinden utanmaktadırlar. Çoğu kadın, bu tür olumsuz koşullanmalar sonucunda, son derece gerçek dışı ve sınırlayıcı cinsel değerlere takılıp kalırlar. Cinselliğin çok olağanüstü bir şey olduğunu, bu olağanüstü dünyaya girmenin özel bir "izne" bağlı olduğunu ve ancak çok özel koşullarda, ideal bir koca ya da sevgili bulduklarında kendi kendilerine bu izni verebileceklerini düşünürler. Kısaca, insan yaşamının doğal bir yönü olan cinselliği idealleştirirler. Ve tanımı gereği ideal bir nesne de gerçek yaşamda bulunamayacağı için, hiç bir ilişki, hiç bir eş bu tür kadınlara zevk vermez.

Evli ve düzenli cinsel yaşamı olan çok sayıda kadın, hiç orgazm olamaz. Uzmanların "orgazm ketlenmesi" adını verdikleri bu durumun kökeninde, baskı altında alınmış cinsel duygular ve yanlış koşullandırmalar yatar.
Ülkemizdeki araştırmalar 25 yaşına ulaşmış kadınların %10'unun orgazmı hiç yaşamadıklarını gösteriyor. Kimi durumlarda kadınlarda orgazm ketlenmesi görülür. Orgazmın ketlendiği gruptaki kadınlar, sevişmeyi başlatabilir, uyarılabilir, sevişme ve cinsel birleşmeden zevk alabilir fakat cinsel uyanmanın biryerinde takılıp kalırlar. Kadın orgazmını tarif etmek kolay değildir, yaşayınca kolay tanınabilecek bir durumdur. Hapşırığa benzetilebilecek bir reflekstir. Orgazm başlıca klitoral uyarılma ile başlar ve vajinal kasılmalara yol açar. Orgazm olamamanın en sık görülen psikolojik nedeni takıntılı bir şekilde ilişkinin nitelikleriyle ilgilenme, hata yapma korkusu ve buna bağlı olarak kendini aşırı eleştirme ve başaramama korkusudur. Kadın eşinin davranışlarıyla ve kendisinin yapması ve yapmaması gerekenlerle o kadar meşguldür ki kendini ilişkiye verip gevşeyemez. Diğer nedenler geçmişte cinsel tacize maruz kalmış olmak, cinsellik hakkında olumsuz duygular taşımak, ilişkiye ait problemler, özgüven azlığı, vücudunu beğenmeme ve kontrolü kaybetme korkusudur. Bunun için, her şeyden önce, psikolojik bir danışmaya gerek vardır. Diğer orgazm güçlüğü türlerindeyse, uyumlu ve sevilen bir eşle birlikte yaşamak uzun dönemde sorunu çözmeye yetebilir, ama cinsel terapinin zorunlu olduğu durumlar da hekim yardımı almak gerekir

Hakkımda

Türkiye
hipnoz ülkemizde daha anlaşılmadını düşünüyorum aslında hipnoz suanda düyada yaygın şekilde kullanılıyor diş hekimleri pisgoloklar artık hipnozun bilincindeler tedavisi zor olan vajinusmuda hipnozun sayesinde biçok ayleler mutluluu yakaladılar yazılar zizi aydınlatdı ise yorumlarınızı bekliyorum saygılarımla